Murat Özdoğan ile İnternet Haberciliğini Konuştuk
Toplumsal değişimin her alanda yaşandığı günümüzde elbette ki internet ve haberleşme de değişime uğruyor. Bu değişimi medya yöneticisi Murat Özdoğan ile konuştuk..
Her geçen gün gelişen teknolojinin yanı sıra artık hayatımızın bir parçası haline gelen sosyal medya ve İnternet medyasına ilginin her geçen gün arttığı 21. yüzyılda günlük yaşamlarımızdaki değişimler akıl almaz boyutlara ulaştı. Neredeyse her gün bir teknolojik aletin icat edildiğini görmek mümkün. Bizde bu gelişmeyi ve internet medyasını birçok kurumsal şirkete medya danışmanlığı hizmeti veren Özdoğan Medya Yayın Grubu yöneticisi Murat Özdoğan ile konuştuk.
Toplumsal
değişimin her alanda yaşandığı günümüzde elbette ki internet ve
haberleşme de değişime uğruyor. Bilgi çağında insanlar adeta bilgi
bombardımanına tutulmuş durumdalar. Özellikle ucu bucağı belli
olmayan internet dünyası yaşamımızı etkisi altına almış durumda.
Artık günlük hayatımızda neyi merak ediyorsak bunu uzmana sormak
yerine google’ye sormayı tercih ediyoruz çünkü bizim hayatımızın
uzmanı artık Google. Peki doğru mu yapıyoruz? Bunu yüzde 50 %50
olarak görüyorum. Sebebi ise şu artık herkes bir internet sitesi ve
blog kurabiliyor. İşin ehli misin yada uzmanlık alanın bu mu diye
soran bir mekanizma olmadığı için özellikle internetten para
kazanmayı isteyenlerin sayısı bir hayli fazla ve her geçen gün daha
da arttığından herkes her alanda bir site kurup oraya istediği
kendince uzmanmış gibi yorumlar yapıp google’de de arama
yaptığınızda içerikler özgün olarak yazıldığı için o yazılanları
arama motorunda en yukarıda bulmak mümkün ve orada yazılanlara göre
hareket edenlerimizin sayısı bir hayli fazla. 18 yaşında bir gencin
sağlık yönünde ya da Dini bir konuda uzmanlık alanı olmadığı halde
bir haber metni yada bilgi yazması yada başka bir siteden kaynağını
ve doğruluğunu araştırıp sormadan yayınlaması mümkün olduğundan
dolayı ben internet kullanıcılarımıza kesinlikle resmi ve kurumsal
internet siteleri dışında her sitede yazılan bilgileri doğru olarak
itimat etmelerini tasvip etmiyorum. Tabii ki fikir almamız gerekir
ama bunu uygularken uzmanlara danışmak en doğrusu olacaktır. Çünkü
bizler birşeye ulaşmak isterken her daim kolay yoldan ve emek
harcamadan ulaşmayı sevdiğimiz için özellikle bu konuda her
yazılanlara inanmalarını ve o yazılanlara göre hareket etmelerini
asla önermiyorum.
İnternet haberciliğine nasıl bakıyorsunuz?
İnternet haberciliğine negatif bakmak mümkün değil. Ama şu da bir gerçek ‘Haber sitesi sahibi olmak, gazeteci olmak değildir.’
Bu söze ayrı bir parantez açmak istiyorum. Evet kesinlikle bir haber sitesi kurmak sizi gazeteci ve haberci yapmaz ancak kendinizin ürettiği, topluma yararlı, hiçbir yerde olmayan, iyi ve doğru haber yaparsanız o zaman gazeteci ve haberci olursunuz. Son yıllarda özelikle Türkiye’de her geçen gün kolay yoldan haberci olmak isteyenlerin sayısı bir hayli arttı. Bu aslında internet haber sitesinde çok para var algısı olduğundan ve kısa vaade de popülerite kazanılacağının düşünüldüğü için büyük bir etken olarak görüyorum. Ayrıca İnternet haber sayfalarında basın mensupları yer almalı. Ben doktorluk, avukatlık yapabiliyor muyum? Hayır! Herkesin istediği işi yapma özgürlüğü var diye her meslekten bizim mesleğe geçiş yapanlar oluyor. Bunun da önü mutlaka alınmalı diye düşünüyorum. Birde son yıllarda şu da oldu yerel veya ulusal isimli bir haber sitesi kurup gazeteci kimliği ile dolaşanlarında sayısı epey arttı. Habercilik ve gazetecilik bu kadar basit değil.
Bir gerçek var ki bunu özellikle söylemek istiyorum internet medyası her geçen gün daha da büyüyor, basın içerisindeki payını artırıyor, reklam sektörü içerisindeki gücünü geliştiriyor. Artık insanların çoğu gazete almak yerine internet üzerinden haberleri takip ediyorlar, buralarda düşüncelerini dile getiriyorlar. Bu anlamda yazılı basının etki alanı hızla daralırken, internet dünyası adeta büyüyen bir dev olma yolunda ilerliyor bu çok doğru hatta Türkiye’nin en büyük gazetelerin günlük satış tirajları maksimum 300-500 bin iken, 5-10 yıldır yayında olan bazı haber sitelerinin günlük 1 ila 1,5 milyon tekil ziyaretçiye hitap ettiğini görüyoruz. Bu verdiğim rakam kesinlikle doğru rakamlardır. Şuan Türkiye’de com, net ve org uzantılı haber sitesi ismini bir kenara koyun sıradan bir internet sitesi domaini bile bulmak mümkün değil. O yüzden artık sonu.co, .name, .site, .online gibi ilginç uzantı alternatifleri üretilmeye başlandı bununda apaçık sebebi internet medyasına olan ilginin ne kadar büyük olduğunun açıkça göstergesidir. Ama bu kesinlikle küçük imkanlarla internet haberciliği sektöre daha yeni giriş yapacaklara büyük ümit vermesin.
Özellikle 2010-2012 yılından sonra internet haberciliği yapmak isteyen çok sayıda kişilerin olduğunu ve ilginin çok fazla arttığını görmekteyiz. Sosyal medya sayesinde son yıllarda facebook ve twitter gibi yüksek takipçili sayfalar satın alarak kolay yoldan çok yüksek tık alan haber sitesi görüyoruz. Bu sizi aldatmasın Facebook’un 2 yıl önce yaptığı son güncelleme ile bütün muslukları kıstığını artık sponsor bağlantıya teşvik ettiğini hatırlatmak isterim. Facebook açıkça yeter benim üzerimden kolayca para kazandınız, şimdi biraz bana çalışın diyerek son 2 yılda on binlerce haber sitesi kapanmasına neden oldu. Google’den zaten şuan ziyaretçi kazanmak çok zor. Ne kadar iyi seo yaparsanız yapın Türkiye’nin eski haber siteleri zaten birçok anahtar kelimede yukarı çıkmak için ciddi para harcadıklarından dolayı Google artık yeni sitelere bu konuda pek şans vermiyor desem yeridir.. Ancak çok farklı, olmayan bir şey üretirseniz başarılı olursunuz. Zaten bu sektöre ilk giren internet haber sitesi patronları şuan bu işten hatırı sayılır kazançlar elde ediyorlar.
Ben özellikle internet gazeteciliğine çok hevesli genç kardeşlerimizin oldukça fazla olduğunu görüyorum ve onlara tavsiyem haber sitesi kurarak çok iyi paralar kazanacağım, Türkiye’de marka olacağım hevesine kapılmamalarını ve bu işe yatırım yaparken birkez daha düşünmelerini ve gözden geçirmeleri tavsiye ediyorum. Çünkü iyi bir internet haber sitesi demek;
- İyi bir maddi kaynak ve çok iyi bir ekip,
- Uzun bir zaman ve sabır.
- Seo için iyi bir ekip ve iyi bir bütçe.
Ayrıca şu da var yukarıda her ne kadar internet medya dünyasının büyüdüğünü belirtsem de Türkiye’de henüz internet reklamcılığı maddi gelir anlamda tam gelişmiş durumda değil. Çok düşük gelir oranlarla karşılaşıyoruz. Reklam ajansları internet sitelerine çok düşük meblağlar karşılığında reklam veriyor. Reklam bannerlarına Tık başı (CPC) 0,10 ila 0,15 kuruş gösterim bazlı (CPM) 1,000 çoğul gösterime ise 0,15 0,18 kuruş maksimum 0,20 kuruş verdiği bir ortamda küçük imkanlarla ve bütçelerle internet haber sitesi yada başka bir alanda alternatifin çok fazla olduğu bir alanda site kurmanın pek mantıklı olduğunu düşünmüyorum. Tabii şu da var reklam değeri internet sitesinin yayın alanına göre değişkenlik göstermekte. Verdiğim rakamlar haber, spor ve güncel yayın yapan sitelere verilen örnekler olup, bir ekonomi, sağlık ve bayan portalları bu rakamların 2-3 katını verdiği bir gerçek. Burada tabii sektörü iyi seçmek gerekiyor. Google adsenseden kazanırım diye düşünüyorsanız Google’de artık eskisi kadar çok para kazandırmıyor. Google’de de çok fazla günlük 100-200 bin ziyaretçi almanız lazım ki güzel bir kazanç elde edebilesiniz. Geriye anca sabit bireysel reklamlar almak kalıyor. Eğer kendinize güveniyorsanız benim çevrem geniş 4-5 marka reklamı alabilirim o zaman tercih sizin. Tabii şunu da belirteyim yukarı da söylediğim gibi kazanç olarak en iyi gelir sağlayan siteler ekonomi
Sosyal ağlarda reklam denince ilk akla Facebook geliyor. Sizce diğer sosyal ağlar Twitter, Linkedin, Instagram etkili değil mi? Aradaki fark nedir? Sizce burada yapılacak reklamlar kurumsal şirketlere fayda sağlar mı? Bunu nasıl görüyorsunuz?
Reklamdan beklentinize göre değişir. Bizim ülkemizde hala reklam mantığını çözememiş şirketler ve patronlar var. Bir yere reklam verdiklerinde hemen müşteri kazanacağını, marka olacağını ve para kazanacağını sanan şirketler görüyoruz. Önce reklamın ne olduğunu, neden yapıldığını öğretmek gerek. Sosyal ağlara gelince LinkedIn genelde 25-35 yaş ve üzeri kurumsal yerlerde çalışanlara ya da işletme sahiplerine ulaşmayı düşünüyorsanız Linkedln tercih edebilirsiniz. Twitter’da marka prestij oluşturmayı amaçlıyorsanız kullanabilirsiniz. Facebook’a gelince Türkiye’de Facebook reklamlarının bu kadar rağbet görmesinin en büyük sebebi 30 milyondan fazla kullanıcının tercih etmesi. Çoğu Facebook kullanıcısı internetin tamamının Facebook’tan ibaret olduğunu sanıyor, sabah uyanır uyanmaz profilini kontrol ediyor ve belki de tüm gün sayfada vakit geçiriyor. Dolayısıyla nicelik olarak sayı fazla ve kullanımı yoğun olduğu için markaların ilgisini çekiyor. Ayrıca hedefleme özellikleri de oldukça gelişmiş durumda. Sizin bütçeniz düşük, düşük bütçeyle birçok insana ulaşmak ve marka bilinirliği arttırmak istiyorsanız Facebook sizin için etkili olacaktır. İnstagram’a gelince ise facebook’un instagram’ı satın alması popüleritiyi ve ilgiyi bir hayli arttırdı. Ve her geçen gün instagram büyümeye devam ediyor. Şuan intsgramda yüksek takipçili sayfalarda çok fazla reklamlar görüyoruz. İnstagram da tek negatif yok link bağlantısına izin verilmemesi. İnstagram tamamen isim ve marka bilinirliği arttırmaya endekslenmiş bir mecra olarak görebiliriz. Büyük instagram sayfası sahipleriyle direkt mesajla iletişime geçip markanızı tanıtmanızı sağlayabilirsiniz.
Google, 2014 yılında Türkiye’nin de içinde olduğu 46 farklı ülkede internet kullanım alışkanlıklarını ölçtü ve karşılaştırdı. Bu sonuçlarına göre internet kullanıcılarının dijital, mobil, video ve alışveriş alışkanlıkları raporunda 2014 yılında Türkiye, sosyal medya kullanımı konusunda dünyada ilk sırada yer alıyor.
İncelemeye dahil edilen ülkelerin sonuçlarının ayrı ayrı görüntülene bildiği rapora göre, Türkiye’deki internet kullanıcılarının sosyal medya kullanım oranı yüzde 92, dünya genelinde ise bu oran yaklaşık yüzde 40 oranında.
Sosyal medya kullanımı konusunda Türkiye’yi en yakından takip eden üç ülke % 86 ile Arjantin, % 84 ile Brezilya ve % 83 ile Çin takip ediyor.
Ülkemizle ilgili rakamlara göre internet kullanıcılarının büyük çoğunluğu her gün online oluyor. En yüksek oran yüzde 84 ile 16-24 yaş aralığındaki kullanıcı. 25-34 yaş yüzde 77, 35-44 yüzde 62, 45-54 yaş arası ise yüzde 41 oranında online oluyor.
Bu sonuçları görünce tabii insan yine birinci olduk diye bir hoş oluyor.
İyide bu kadar yüksek oranlarda internet ve sosyal medya alışkanlıklarına sahipken işletmelerimiz ne kadarından faydalanabiliyor. İşletmelerimiz bu potansiyel müşteri portföyüne ne kadar ulaşabiliyor.
Cevap maalesef çok ama çok azına demekten öteye gidemiyor. İşletmelerimizin büyük bir çoğunluğu sosyal medyadan ve sosyal medyanın gücünden haberdar, ancak kullanıma gelince hemen işyeri için facebook hesabı açalım, bir twitter hesabı açalım işte bitti. Bir kaç bin de takipçi satın aldık mı işte tamam.
Keşke böyle olsa. Araştırmalar gösteriyor ki yurt dışındaki işletmeler sosyal medya pazarındaki paydan olabildiğince çok yararlanmak için pazar payı oluşturmaya, takipçileri ile direkt ilişki kurmaya, onların isteklerine göre ürün ve hizmet geliştirmeye yönelik çalışmalar yapmakta ve hatta bununla da yetinmeyip sosyal medya üzerinden e-ticaret yapmanın yollarını geliştirmeye çalışmaktalar.
Oysaki biz ( Her işletme için geçerli değil tabi ki ) ne kadar çok takipçi o kadar iyidir mantığından bir adım dahi öteye gitme konusunda hevesli değiliz, başarıya açız ama bir o kadarda tembeliz. Birileri gelsin parasını verelim hazıra konalım.
Küçük ölçekli işletmelerin bu konuda yetersiz bilgi ile hareket etmelerinden dolayı Sosyal medya kullanımı genellikle ikinci plana atılır ya da başka bir görevdeki kişi tarafından yürütülmeye çalışılır. Bu da zamanı doğru yönetememe, sosyal medyaya gereken ilgiyi gösterememe gibi sonuçlar doğurur.
Ben şahsen yüzlerce hatta binlerce personel çalıştıran büyük fabrikaların sosyal medya hesaplarının olmadığını gördüm ve inanamadım. Yani bu kadar teknolojiye negatif bakan işletmelerimizi görmek tabii şaşırtıcı. Benim önerim kesinlikle sosyal medya mecralarını küçük yada büyük işletmeler hiçe saymaması. Doğru kişilerle bu çalışmayı yapın emin olun pişman olmayacaksınız ve faydasını göreceksiniz.
Peki bu sektöre yeni gireceklere ne öneriyorsunuz?
Ben kesinlikle internet dünyasına girmek isteyenlere ve sektörde başarılı olmak isteyenlere öncelikle sabırlı olmalarını daha sonra ise, olmayan birşeyi yapmalarını öneriyorum. Çünkü şuan Türkiye’de her alanda fazlaca projeler üretiliyor ve alternatifler ister istemez daralıyor ama sizi negatif yönde etkilemesin ve umudunuzu kırmasın çünkü internet dünyası ucu bucu olmayan bir sektör. Nasıl 10 parmak 1 değilse, her insanın fikride bir değildir. Hepimizin hayatta farklı düşünceleri var. İyi araştırın, çok fazla okuyun. Özellikle teknoloji ve sosyal medya bloglarını ve sitelerini düzenli olarak takip edin. Bu sektörde başarılı olmuş kişilerin biyografilerini okumak çok etkili oluyor. Konferanslar ve seminerler ciddi anlamda pozitif yönde etki ediyor mutlaka öneriyorum. Bir proje bulmanın ve olmayan bir şey üretmenin en önemli yolu yapılmış bir projeyi iyi analiz etmek ve ona alternatif düşünmektir. Kesinlikle küçük şeyler düşünmeyin ne kadar büyük hayal, o kadarda büyük başarı getirir. O yüzden büyük şeyler hayal edin. Bu sektörde zaten hayal dünyanız geniş olmazsa, değişik fikirler üretemezseniz başarılı olmanız çok zor olur. İnternet medya dünyasında değişik fikirler büyük başarı ve büyük paralar getiriyor. Tabii siz asla ilk önce parayı düşünmeyin. İlk önce paranın hırsına kapılırsanız baştan kaybedersiniz. Sabırlı olun, sizi kötü eleştirenlere başaramazsınız diyenlere asla kulak asmayın.