Üzerimizde iz bırakan 9 şey
Yıkanırsın geçer... Çocukken bizi hiç rahatsız etmeyen kirlenmek, üstümüzü kirletmek büyüdükçe korkulu rüyamız haline geldi. Hayatı fazla ciddiye almıyor muyuz sizce de?
Önlüklerimizin, gömleklerimizin manşetlerinin yapışık ikiziydi kurşun kalem isi. Sevgili gibi bir dakika ayrı kaldıkları görünmezdi. Bizim ise pek de umurumuzda olduğu söylenilemez, ne de olsa herkesin gömleği aynı renkti.
Hepizin yetişemedik parmak boyasına. Bizim zamanımızda yoktu bunlardan ama sulu boyalarımız, pastellerimiz, son zamanda da guaj boyalarımız vardı. Biz de boyardık resim defterimizle birlikte yüzümüzü.
Köy çocuğuyduk biz, bahçelerimizde ağaçlarımız vardı. Geldi mi zamanı, dalıverirdik duta, eriğe, vişneye, kimse de karışmazdı. Üstümüz başımız kan kırmızı dönsek de eve, annelerimiz telaşlanmazdı.
Koşuşturup o kadar yorulduktan sonra, bakkal olurdu ilk durağımız. Meyve sularını kafaya dikerdik de bizden çok üstümüz içerdi elimizdekini. Susamasak bile sırf kutusunu şişirip patlatmak için aceleyle içerdik.
Şimdilerdeyse ellerimizde sürekli bir kahve... Uyandığımız andan itibaren elimize yapışıyor kahvelerimiz. Karton bardaklarda içerken dökü veriyoruz üstümüze, çocukken meyve sularını döktüğümüz gibi. Ancak bu defa eskisi gibi umursamaz olamıyoruz. Ufacık bir leke oldu diye üstümüz, hemen en yakın alışveriş merkezine koşuyoruz.
Küçükken sulu boyayla kirlettiğimiz t-shirtlerimiz, kazaklarımız bu sefer makyaj ürünleriyle boyanıyor. Üstümüze geçirirken ya da çıkarırken mutlaka bir fondöten lekesi bulaşıyor da etimizden et kopuyor.
Küçükken kollarımızda olan kurşun kalemlerin yerini, iş hayatında dolma kalemler alıyor. Bu sefer yeri de biraz değişerek gömlek cebi oluyor. Küçükken kollarını bir kat kıvırıp ertesi gün giymeye devam ettiğimiz gömleklerde bu sefer o leke bir dakika bile dayanmıyor. İş yerindeki yedek kıyafetlerden biriyle anında değiştiriliyor da, hiç birimizin, kirlenmeye toleransı olmadığını bir kere daha gözümüze sokuyor.
Sabahların korkulu rüyası haline gelen diş fırçalama seanslarını üzerimizi giyinmeden önce yapmaya çalışsak da, aceleyle üstümüzü batırmamız hiç de nadir bir olay değildir. Eskiden dakikalarca dişlerini fırçalayıp, köpükleriyle oynayan, ağzından akan macuna aldırmayıp eğlenmesine bakan çocukların biz olduğuna kim inanır ki şimdilerde!
Sokakta oynamak: Her türlü oyun olabilir bu, futbol da olur saklambaç da. Biz her türlü üzerimizi kirletmeyi başardıktan sonra...