Petrol Endüstrisinin yerini alacak 10 doğal enerji kaynağı
HİDROELEKTRİK ENERJİ SANTRALİ: Ucuz, temiz ve verimli enerji kaynağı olan hidroelektrik santraller birçok ülkenin yaklaşık %75’ine gerekli olan enerjiyi sağladığı için en popüler enerji kaynaklarından biri olmuştur. Örneğin Paraguay’da bulunan İtaipu Barajı, ülkenin enerji ihtiyacının %90’ını ve Brezilya’nın enerji ihtiyacının da %20’sini karşılamaktadır. Dünyanın ilk hidroelektrik santrali 1879 yılında Niagara Şelalesi’nde kuruldu. Bu güne kadar kullanılan en verimli enerji kaynağı olan hidroelektrik santraller, ısı enerjisi için kurulan güneş panellerinden 3 kat daha az maliyetlidir. Herkes tarafından HES olarak bilinen Türkiye’de faaliyette olan 150’nin üzerinde hidroelektrik santral bulunmaktadır. Kömür ve gaz santralleri bir günde %50 verimle çalışırken hidroelektrik santrallerden %90 verim elde edilmektedir.
HİDROELEKTRİK ENERJİ SANTRALİ: Ucuz, temiz ve verimli enerji kaynağı olan hidroelektrik santraller birçok ülkenin yaklaşık %75’ine gerekli olan enerjiyi sağladığı için en popüler enerji kaynaklarından biri olmuştur. Örneğin Paraguay’da bulunan İtaipu Barajı, ülkenin enerji ihtiyacının %90’ını ve Brezilya’nın enerji ihtiyacının da %20’sini karşılamaktadır. Dünyanın ilk hidroelektrik santrali 1879 yılında Niagara Şelalesi’nde kuruldu. Bu güne kadar kullanılan en verimli enerji kaynağı olan hidroelektrik santraller, ısı enerjisi için kurulan güneş panellerinden 3 kat daha az maliyetlidir. Herkes tarafından HES olarak bilinen Türkiye’de faaliyette olan 150’nin üzerinde hidroelektrik santral bulunmaktadır. Kömür ve gaz santralleri bir günde %50 verimle çalışırken hidroelektrik santrallerden %90 verim elde edilmektedir.
GÜNEŞ ENERJİSİ: Güneş enerjisi yeni bir alternatif enerji değildir. İsviçre’li bilim adamı Horace de Saussure, 1767 yılında yemek pişirmek ve banyo yapmak amacıyla ilk termal cihazı icat etmiştir. Aslında yeryüzünün en önemli enerji kaynağı güneştir, diğer alternatif enerjiler ise güneşe bağlıdır. Clarence Kemp 1891 yılında ilk güneş enerjili su ısıtıcının patentini aldı. 20-30 yıl ömrü olan ve çok az bakım gerektiren günümüzün güneş panelleri sağlam parçalardan üretilmiştir. Güneş tesislerinin maliyeti önümüzdeki birkaç yıl içinde yarı yarıya azalacaktır. Güneş enerjisi çatılar, yollar, arabalar, uçaklar, tekneler ve trenlerde kullanılacak olan geleceğin gücüdür. Alman bir şirket öncülük ettiği 20 kuruluş Desertec isminde bir proje üzerinde yıllardır çalışıyor. Bu proje güneş enerjisini Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya taşımak amacıyla kurulmuştur.
BİOENERJİ: Bioenerji biyolojik organizmalardan elde edilen bir enerji kaynağıdır. Kullanımı insanlık tarihinin çok eski zamanlarına dayanan bu enerji kaynağını fosil yakıtlardan ayıran, canlı organizmalardan elde ediliyor olmasıdır. Bitkiler fotosentez yoluyla güneş enerjisini emiyor ve hayvanlarda enerjilerini bitkileri yiyerek elde ediyorlar. Bu enerji, biyokütledir. Biyokütle yenilenebilir, depolanabilir, temiz bir enerjidir. Sıvı biyoyakıtların dünyanın bazı ülkelerinde yaygın olarak kullanıldığı biliniyor. Etanol ve biyodizel olan bu iki basit işlemin ardından otomobillerde gerekli olan benzine dönüşmektedir. Katı biyoyakıtlar, mısır püskülü ve pirinç sapları gibi tarımsal ürünlerden elde ediliyor. Birçok biyolojik organizmalardan ve atık artıklardan elde edilecek olan bu biyoyakıtlar geleceğin enerji ihtiyacının çoğunu karşılayacak gibi görünüyor. Biyoyakıtlar tarım atıklarını azaltır, elektrik ve ısı için sürdürebilir ve güvenli enerji sağlar.
JEOTERMAL ENERJİ: Diğer bir yenilenebilir enerji kaynağı Jeotermal enerjidir. Bu enerji yerkürenin 4.000 metre derinliğinde yanan çekirdekten başlayarak yeryüzüne uzanıyor. Bilim adamları bu enerjinin 9.000 Fahrenheit derecenin üzerinde yanan çekirdekten kaynaklandığını bildirdiler. Güneş enerjisi gibi fosillerden elde edilen enerjinin yerini alacak bir diğer enerji ise jeotermal enerjidir. Örneğin kaplıcalar… Kaplıcalar tamamen doğaldır, jeotermal enerjinin ürünüdür. Yenilenebilir, sürdürülebilir, çevre dostu, ucuz ve güvenilir enerji olan jeotermal enerji, 2010 yılında İzlanda’da kurulan 5 santrali ile ülkenin enerji ihtiyacının %25’ini karşılamıştır. Yerkabuğunun yüzlerce metre derinliğine uzanan kuyular, borular ve tünellerle elde edilen bu enerjiyi İtalya 1904 yılından beri, Kaliforniya ise 48 yıldır üretiyor.
GELGİT ENERJİSİ: Gelgit türbinleri kutupların kendinde var olan inanılmaz gücü kullanarak enerji üretirler. Bu kutup kuvvetleri kıyılarda ve deniz altındaki akıntılarla kendini gösteriyor. Çok güçlü gelgitlerin olması gerektiği için çok az alanlarda bu enerji elde edilebiliyor. Güneş ve rüzgar enerjisi hava ve mevsime bağlıdır. Dünya’nın, Ay’ın ve Güneş’in enerjileriyle oluşan bu gelgit enerjisinin ne zaman, hangi alanda ve ne derecede olacağını tahmin edebilmek o kadar da kolay değil. İlk gelgit enerji santrali 1966 yılında Fransa’da açılan Rance Gelgit Enerji Santralidir. Okyanusa kıyısı olan ülkelerde geleceğin temiz ve yenilenebilir enerji ihtiyacının büyük bir kısmının gelgit enerjisinden sağlanacağı bekleniyor. Bu enerjinin tek olumsuz özelliği ise maliyetinin yüksek olması.
DALGA ENERJİSİ: Okyanusun gücü, sadece deniz kıyılarından ya da su altından gelen gelgit enerjisiyle sınırlı olmadığını biliyoruz. Çok basit örnekle dalgalarda gizli olan ve kontrol altına alınamamış bu güçlü enerjiyi, dalgalar arasında sörf yapan bir sörfçüyü izleyerek anlayabiliriz. Okyanuslarda gizli olan bu enerjinin sadece küçük bir kısmı bile kontrol altına alınabilirse, tüm dünyanın ihtiyacı olan enerjinin yaklaşık %10’u karşılanabilir. İlk dalga santrali 2008 yılında Portekiz’de deniz kıyısına 5 km uzaklıkta kurulmuştur.
HİDROJEN ENERJİSİ: Alternatif enerji kaynakları arasında yer alan bir diğer enerji ise Hidrojen enerjisidir. Hidrojen, fosillerden elde edilir ama ozon tabakasına zararlı gazlar salmaz. Gazlaştırma, kimyasalların temiz yanan bir yakıta dönüştürebildiği güvenli bir yöntemdir. Sıvı hidrojen 1970’lerden beri uzay mekiği yakıtı olarak kullanılıyor. Gelişen teknoloji ile hayatın birçok alanında kullanılacak olan hidrojen enerjisi, temiz enerji üretmek için kömür ve doğal gazı da kullanıyor. Günümüzde Avrupa’da bulunan bazı devletler hidrojen dolum istasyonlarının alt yapıları için gereken fonları oluşturuyorlar.
GÜNEŞ,RÜZGAR VE BİYOYAKIT SANTRALLERİ: Enerji üretimini maksimum seviyeye çıkarmak amacıyla güneş, rüzgar ve biyoyakıt enerji santralleri bir alana birlikte kurulmuştur. Güneş ve rüzgar enerjisi zaten birlikte kullanılıyordu. 2014 yılında bunlara ek olarak biyoyakıt da eklendi. Bu yenilenebilir enerji kaynaklarının birleştirilmesiyle daha fazla enerji üretilmeye başlandı. Rüzgar ve güneş enerjisi rüzgar ve güneşe bağlıdır. Bu panellerin etrafında bulunan bazı bitkiler sayesinde biyoyakıt elde edilerek, güneşin ve rüzgarın yeterli olmadığı zamanlarda enerji üretimi maksimum seviyede tutulur.
KİNETİK ENERJİ: İnsanlar hareket ederek enerji üretir. Bir bisiklet pedalını çevirirseniz kinetik enerji üretirsiniz. Bu kadar az bir enerji için ne kadar direnç ve güç harcamanız gerektiğini bir düşünün. Fitness salonları ve burada bulunan kardiyo aletler kinetik enerji üretimi için kullanılan seçenekler arasında yer alıyor. Bazı alışveriş merkezlerinde kinetik enerji üretimini sağlayan özel zeminler vardır. Bu zeminlerde insanlar dolaştıkça ışıklar güçlenir ve alışveriş merkezindeki şelaleler akmaya başlar. Doğal, sürdürülebilir ve en önemlisi yenilenebilir enerji kaynakları artık hayatımıza girmiştir. Tam anlamıyla temiz enerjili günlere çok az kaldı…
2012 yılı itibariyle, tüm dünyanın ihtiyacı olan toplam enerjinin % 87’si karbonun formaları olan kömür, petrol ve doğal gazdan sağlandı. Bu fosil yakıtların oluşumu milyonlarca yılda gerçekleşiyor. Ekzon, BP ve fosil yakıtlardan yüksek kar elde edilmesine rağmen alternatif enerjinin farklı olması bekleniyor. 275 milyon yıl öncesinden günümüze kadar gelen fosil yakıtların yerine uzmanlar ve dünya liderleri yenilenebilir (alternatif) enerji kaynaklarına yönelmeye başlamışlardır. Bu yakıtların yerine çevreye ve canlılara zarar veremeyen, güvenilir, doğa dostu, bitmek tükenmek bilmeyen ve insanoğlunun üretmeye gücünün yetmeyeceği yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ilgi ve ihtiyaç her geçen gün artmakta. Yapılan çalışmalar sonucunda, 20 yıl içerisinde tüm dünyanın ihtiyacı olan enerjinin dörtte birinin yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edileceği tahmin ediliyor. Çernobil’de olduğu gibi çevreye yayılan nükleer radyoaktif kalıntılar birçok insanın hayatını olumsuz yönde etkiledi. Peki, fosil yakıtlarla nükleer enerjinin zararlarını kıyasladınız mı hiç? Hangisi daha zararlı olabilir sizce? Tabi ki fosil yakıtlar daha zararlı ve herkes tarafından bilinen bir gerçek!
RÜZGAR ENERJİSİ: Rüzgar doğal bir oluşumdur, hiçbir yere gitmiyor, ozon tabakasına zarar vermiyor ve en önemlisi kimse onun sahibi değil! Bu enerjiden ilk olarak yel değirmenleri ve yelkenli gemiler yapılarak yararlanıldı. Şimdiki kullanım amacı ise daha çok elektrik üretmek üzerinedir… Fosil yakıtlar yüzünden atmosfere salınan zararlı gazlarla hava ve su ciddi ölçüde kirleniyor. Tertemiz bir enerji olan rüzgar enerjisi ile ne sularımız ne de havamız kirleniyor. Panellerinden çıkan gürültü yarattığı tek kirliliktir; ancak son teknolojiyle üretilen panellerle bu gürültü minimum seviyelere indirildi. Dünyadaki ilk rüzgar santrali Kaliforniya’da kurulmuştur. Amerika’nın en açık alanlarından birine ise 2014 yılında 13 bin adet rüzgar paneli kuruldu. Su kullanımı gerektirmeyen ve ucuz olan bu enerji için kurulan rüzgar türbinlerin sayısı artmaktadır. Hatta 10 yıl içerisinde dünya elektrik ihtiyacının yaklaşık %10’unun rüzgar enerjisinden sağlanacağı düşünülüyor.