Öyle filmler var ki yaşamış bile olabilirsiniz
Gizli Dünya (2015): Belki de listenin en olası ihtimallerinden biri bu filmin temelini oluşturuyor. Yabancılar tarafından kaçırılıp hapis tutulan kurbanların sayısı hiç de az değil. Bu filmi bu kadar gerçekçi kılan da bu. Bir çok hasta ruhlu kişi tanımadıkları insanları kaçırıp onlara zarar veriyor.
Gizli Dünya (2015): Belki de listenin en olası ihtimallerinden biri bu filmin temelini oluşturuyor. Yabancılar tarafından kaçırılıp hapis tutulan kurbanların sayısı hiç de az değil. Bu filmi bu kadar gerçekçi kılan da bu. Bir çok hasta ruhlu kişi tanımadıkları insanları kaçırıp onlara zarar veriyor.
Kurtuluş (1972): Her insanın içinde yatan karanlık bir taraf vardır ancak bir çoğumuz bunun ortaya çıkacağı senaryolar yaşamayız. Ancak bu filmde karşılaşılan zorluklar insanların en vahşi yanlarını ortaya çıkarıyor. Hepimize sorduğu soru şu; "Siz olsaydınız gerçekten farklı mı davranırdınız?"
The Guest (2014): Bir ev istillası gerilimi daha. Ancak bu biraz daha komplo teorili ve karmaşık. Savaşta görev yapan askerlerin birbirine bağlılığı bilinir. İçlerinden biri hayatını kaybettiğinde, yakın arkadaşı elbette ülkesine giderek arkadaşının ölümünü arkadaşının ailesine bildirebilir ve hatta onlarla yakın ilişkiler kurabilir. Ancak bu ailevi tipteki bağ her zaman iyi sonuçlanmayabilir.
Frozen (2010): teleferikte mahsur kalan 3 arkadaşı konu alıyor. Teleferikte unutulan arkadaş grubu dondurucu hava şartlarıyla, yaklaşan fırtınayla ve aşağıda onları bekleyen kurtlarla mücadele etmek zorunda. Şanslıysanız asla böyle bir durumda kalmazsınız, ancak bir dahaki teleferik yolculuğunuzda "Birileri beni burada unutursa ne olur?" diye sormak isteyebilirsiniz...
The Vanishing (1988): Hollandalı bir çift olan Rex Hofman ve Saskia Wagter, Fransa'da yapacakları tatil için yola çıktıklarında hayatlarının değişeceğinden habersizlerdir. Yolda Saskia bir anda hiçbir iz bırakmadan kaybolur. Gerçek dünyada sıklıkla yaşanan kaçırılma olayları gibi bu da oldukça gerçekçi.
Gece Uçuşu (2005): Uçakta yaşanan gerilim hikayeleri belki de en kötüleridir, zira kaçacak bir yer yoktur. Miami’ye yaptığı uçak yolculuğu Lisa Reisert'ın yan koltuğunda bir suikastçi oturmaktadır ve eğer onunla iş birliği yapmazsa hayatını kaybedecektir. Üstelik uçakta gerçekleştirilmeye çalışılan bir cinayet de cabasıdır. Teröristlerin uçak kaçırması nasıl gerçekse, bu senaryo da gerçek olabilir.
Açık Deniz (2003): Açıkçası bu benim en büyük korkularımdan biri. Köpekbalıklarını görebilmek için kafes dalışı yapıp orada unutulmak ya da kafesten kurtulmayı başarıp çevrede dönen köpekbalıklarıyla baş etmek zorunda kalmak. Teknenin arızalanması, ters dönmesi ya da sizin aşağıda olduğunuzun unutulması hiç de imkansız ihtimaller değil.
Yeni Hayat (2000): İste modern bir Robinson Crusoe hikayesi. Diğer ihtimallere göre daha uzak görünse de evet, bir kazadan kurtulan tek insan olma ve kimsenin yaşamadığı bir bölgede, vahşi doğanın şartlarına ayak uydurarak hayatta kalmaya çalışma ihtimaliniz de var.
Cehenneme Bir Adım (2005): Evet, kabul ediyoruz, mağarada yaşayan gizemli canavarlar pek de gerçekçi değil, ancak 6 mağara kaşifinin bilmedikleri bir mağarada kaybolması, ardından da çıkış yolunu ararken yaşadıkları açlık, susuzluk gibi sıkıntılar olamayacak şeyler değil. Kısacası, sizi öldürmeye çalışacak canavarları çıkarsanız bile senaryo yine de korkutucu!
Sapık (1960): Filmdeki duş sahnesinin ikonik bir sahne olması boşuna değil. Duş alırken hepimiz en savunmasız anımızdayız. Çıplağız, görüşümüz net değil, dengemizi korumamız zor ve alanımız dar. Kısacası saldırı altında olmak için en kötü yerlerden biri. Karşınızdaki psikopat bir seri katil olmasa bile kendinizi savunmak zorunda kalacağınız bir durum yaşadığınızda avantaj karşı tarafta olacaktır.
Korku filmleri adrenalinimizi yükseltmek bazen bizi heyecanlandırmak bazense karakterlerin yerine kendimizi koyarak hayatta kalma isteği yaşamamıza sebep olur. Ben çok severim. Ama gerçek hayatta yaşamak istemem... Kimse istemez. Fakat öyle filmler var ki yaşamış bile olabilirsiniz. Ölümcül Oyunlar (2007): Bu gelmiş geçmiş en rahatsız edici ev istilası filmlerinden biri çünkü gerçekten olma ihtimali var. Dünyada psikopat katiller hiç de az değil ve iyi niyetli insanlar arabası bozulan birinin telefonu kullanabilmesi için yabancıları eve alırken bu ihtimali pek de göz önünde bulundurmuyorlar.
Salgın (2011): Çoğu salgın hastalık filminde virüsten etkilenen kişilerin canavara ya da zombiye dönüştüğünü görürüz. En olmadı doğaüstü güçler edinirler. Ancak bu filmi gerçekçi kılan şey salgından etkilenen kişinin direkt ölüyor olması.