Ortaçağ hakkında bilmediğiniz rahatsız edici gerçekler
Ortaçağ boyunca soluk ten rengi feminenliği temsil ediyordu. Kadınlar solgun renkli bir tene sahip olabilmek için, içindeki kurşun ile cildi zehirleme tehlikesine rağmen beyaz pudra kullanıyorlardı. Bazı kadınlar ise güzellik uğruna kollarında açtığı kesiklerle kanlarını akıtarak beyaz bir tene ulaşıyordu.
Ortaçağ boyunca soluk ten rengi feminenliği temsil ediyordu. Kadınlar solgun renkli bir tene sahip olabilmek için, içindeki kurşun ile cildi zehirleme tehlikesine rağmen beyaz pudra kullanıyorlardı. Bazı kadınlar ise güzellik uğruna kollarında açtığı kesiklerle kanlarını akıtarak beyaz bir tene ulaşıyordu.
Ortaçağ’da da berberler yoğun insanlardı. Kişisel bakım hizmetlerinin yanı sıra küçük cerrahi müdahaleler ve diş “hekimliği” de yapıyorlardı. Bu ekstra hizmetlerin reklamını yapan berberler kırmızı beyaz bir halıyı dükkânlarının dışına astıkları bir çubuğa sararlardı.
İnsan dışkılarının olduğu lazımlıklar sokakta yürüyen köylülerin başına yağdırılıyordu. Lazımlıklar sokakların altında bulunan genel kanallara atılıyordu.
Ortaçağdaki “bilim adamları” doğum kontrol konusunda ilginç teorilere sahiplerdi. 13.yy’da “gelincik testisi tılsımı” takanların hamile kalmayacağı söyleniyordu.
Bebek bekleyen annelerin acısını dindirmek için şekerli ve sirkeli karışımlarla kasıkların ovulması gibi tezekle ağrıları tedavi etmek de çok yaygındı.
Çamaşırcılar giysi ve çarşafları yıkarken kül ve idrar karışımı kullanıyorlardı.
Kutsal sayılan insanların, hasta kişilerin yaralarını yalayarak iyileştirebileceğine inanılıyordu.
1300’ler boyunca erkek giysileri çok daha az muhafazakar olmaya başladı. Erkekler dar taytlar ve korseler giyiyor, göbeklerini saklayan kalın kemerler takıyorlardı. Parlak ve karşıt renklerdeki giysiler çok modaydı. Gösteriş o kadar abartılmıştı ki git gide burnu uzayan ayakkabıların uzunluğuna yasal sınır getirilmişti.
Savaşa giden erkekler geride bıraktıkları kadınlara bekaret kemeri takıyorlardı.
Ortaçağ döneminde şehirler arasında zaman farkları vardı. Zamanla ilgili tek ortak ayar gün ve gecenin 12'şer saat olarak ayrılmasıydı.
1500'lere kadar bıçak ve kaşık kullanılıyordu ama Avrupalılar henüz çatalla tanışmamıştı. Çatal bulunmadan önce birçok yemek elle yeniyordu.
1.Charles’ın saltanatı süresince kadınlar için moda “kaşsız” olmaktı. Bu yüzden bir çok kadın kaşlarını tıraş edip yağlarla bakım yaparak kaşlarının çıkmasına engel oluyorlardı. Bu moda etkisini kaybettikten sonra artık kaşları çıkmayan kadınlar kendilerine kaş çizmeye başladılar. Bu trende ise “fare kapanı kaşlar” deniyordu.
Hristiyan kilisesi insanların seks pozisyonlarına karışıyordu. Kadınların üstte olması kilise tarafından günah olarak kabul ediliyordu. Üreme için değil de zevk için yapılan her türlü cinsel aktivite ömür boyu hapis cezasıyla yasaklanmıştı.
Hayvanların insanlar gibi suçlandığı ve cezalandırıldığı durumlar çok sık yaşanıyordu. Domuzların açık alanlarda gezmesi serbestti ve sıkça çocukları öldürmekten yargılanıyorlardı.
Köylülerden soylulara hatta krallara kadar herkes bitliydi. Büyük dalgalı peruklar orta çağda çok yaygındı ve bitten kurtulmak için saçları tıraş etmek insanların tek çaresiydi. Ama peruklar bile bitleniyordu.
Ortaçağ, Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşü ve Rönesans’ın doğuşu arasında sıkışmış bir dönem. Gelişmeden uzak olduğu, vebanın yaygın olduğu, savaşların ve sivil isyanların yaşandığı, bilimin geride kaldığı, tanrı korkusunun insanları kontrol altına almak için kullanıldığı karanlık bir çağ.
İşte bu karanlık dönemle ilgili bilmeniz gereken 15 rahatsız edici gerçek...