İslam dünyası tarafından insanlara armağan edilen 14 icat ve keşif
3. Uçmak:Tarihî kaynaklar Endülüslü Abbas Kasım İbn Firnas'ın da uzun çalışmalar sonunda yeni bir keşifte bulunup bir cihaz yaptığını, üzerine kumaş geçirip kanat yerine büyük kuş kanatları taktığını ve bu âleti çalıştırarak havalanıp uçtuğunu kaydeder. Üstelik havada uzun süre kuşlar gibi süzüldüğünü, daha sonra da yavaşça yere indiğini söyler. İbn-i Firnas'ın bu başarısı Batı'da uçak yapıp uçmayı başaran Wright Kardeşler'den 1023 yıl öncesine rastlamaktadır.
3. Uçmak: Tarihî kaynaklar Endülüslü Abbas Kasım İbn Firnas'ın da uzun çalışmalar sonunda yeni bir keşifte bulunup bir cihaz yaptığını, üzerine kumaş geçirip kanat yerine büyük kuş kanatları taktığını ve bu âleti çalıştırarak havalanıp uçtuğunu kaydeder. Üstelik havada uzun süre kuşlar gibi süzüldüğünü, daha sonra da yavaşça yere indiğini söyler. İbn-i Firnas'ın bu başarısı Batı'da uçak yapıp uçmayı başaran Wright Kardeşler'den 1023 yıl öncesine rastlamaktadır.
4. Sabun: Haçlı Seferlerindeki Hıristiyan askerleri gören Müslümanları dehşete düşüren şey onların saldırganlığı değil Avrupalıların çok nadir banyo yapmaları ve vücutlarının çok kötü kokmasıydı. Eski Mısır'da da sabun vardı ancak Araplar bitki yağlarını karıştırarak modern anlamdaki sabunu oluşturdu. Şampuan da bir Arap icadıdır. Şampuan ilk kez İngiltere'ye 1759'da gelmiştir.
5. Sıvılaşma, Rafine ve Kristalize Yöntemleri: Sıvıları dağişik kaynama noktalarına göre birbirinden ayırma da ilk kez Müslüman bilim insanı Jabir ibni Hayyan tarafından bulundu. Nitrik asit, Hidrojen klorür ve Sülfürik asit'in rafine ve kristalize yöntemlerini bulduğu Kral Suyu'nu icat ettiği ve Sitrik asit, Asetik asit, Tartarik asiti keşfettiği düşünülmektedir. "İmbik" geliştirmiş ve kendisinin ortaya attığı "Baz" kavramıyla Kimya'nın gelişmesine katkıda bulunmuştur. Eserlerinden 12. yüzyılında Latince'ye çevrilmiş olan Kitab al-Kimya adlı eseri, Simya ve Kimya kelimelerinin kökeni olmuştur.
6. Mil Sistemi: Düz hareketi döner harekete çeviren mil sistemi de ilk kez bir İslam bilgili olan El Ciziri tarafından geliştirilmiş ve içten ateşli motorun icadına kadar tüm dünyadaki mekanik cihazların temel presibini oluşturmuştu. Sibernetiğin ilk adımlarını attığı ve ilk robotu yapıp çalıştırdığı kabul edilen Ebû’l İz El Cezeri'nin Leonardo da Vinci´ye ilham kaynağı olduğu düşünülür.
7. Kahve: Kahve ağacının ilk bulunduğu yer olan Habeşistan'ın Kaffa yöresinin Arapça karşılığı "qahwah " dır. Araplar bugün bilinen kahveyi henüz tanımıyorken kelime keyif veren içki, şarap anlamında kullanmaktaydı. Bugünkü anlamını 14. yüzyılda kazanmaya başlamıştır. Bu Türkçe'de "kahve"ye dönüşmüş, buradan da Avrupa'da café, caffe, koffie, coffee, koffie, Kaffee şekline gelmiştir. İngiltere'ye kahveyi götüren ilk kişi ise yine İngiltere'nin Lombard Caddesi'nde 1652'de ilk defa kahvehane açan Pasqua Rosée (tahmini çeviri Paşa Rıza) isimli bir Türk.
8. Kubbe ve Kemer: Kubbe ve kemer şeklindeki yapılar İslam mimarisinin ürünüdür. Avrupa'nın bir çok yerinde bulunan gotik katedrallerin kemerleri tamamıyla İslam mimarisinden esinlenilerek yapılmıştır. Özellikle kubbe mimarisi konusundaki teknikler Avrupa'ya İslam bilginleri aracılığıyla taşınmıştır. Ayrıca İngiltere Kralı V Henry'nin sarayının mimarı da bir Müslümandı.
9. Cerrahi Aletler: Dünyada bugün kullanılan cerrahi aletlerin tümünün nihai dizaynları Endülüs Emevilerinden El Zehravi'ye aittir. Neşter, kemik testereleri, göz ameliyatı makaslarının da aralarında bulunduğu 200 cerrahi alet modern tıpta da hala kullanılır. Hayvan bağırsaklarından yaptığı iplikle attığı dikişlerin kendi kendine kaybolduğunu da Zehravi keşfetmiş ve yine hayvan bağırsaklarından ilk kapsülü yapmıştır.
10. Yel Değirmeni: Yel değirmenlerinin ilk olarak nerede kullanıldıklarına dair kaynaklarda çeşitli açıklamalar bulunsa da, yazılı belgelerde ilk yel değirmenlerine, M.S. 644 yılında İran-Afganistan sınırındaki Seistan’da rastlanılır. Bu tarihten sonra Çin’de pirinç tarlalarının sulanmasında yel değirmenlerinden faydalanıldığı bilinmektedir. Yaygın görüşe göre; yel değirmenleri Avrupa’ya Haçlı Seferleri sonrasında, 12. yüzyılda götürülür. Orta Çağ Avrupa’sında, su veya rüzgar gücü dişli çarklarla iş gücüne dönüştürülür,bu da bilinen tahıl öğütme işinin yanı sıra bitkisel yağ üretimi, kumaş çırpma, deri işleme ve kağıt çırpma gibi işlerde kullanılır. Yani, Endüstri Devrimi’nden önce, Avrupa’nın ilk fabrikaları su değirmenleridir.
11. Aşı: Bilinenin aksine ilk aşı da İslam dünyasında geliştirildi. Çiçek aşısının Avrupa'da kullanılmasından 50 yıl önce Osmanlı'daki çocuklar Çiçek hastalığına karşı aşılanıyordu. Buna tanık olan dönemin İngiltere elçisinin karısı Lady Montagu, aynı yöntemin ülkesinde de uygulanması için kampanya yürüttü, ancak hem kiliseden hem de bilim adamlarından tepki gördü.
12. Algoritma ve Trigonometri: Algoritma sözcüğü, Özbekistan'ın Harezm, bugünkü Türkmenistan'ın Khiva kentinde doğmuş olan Ebu Abdullah Muhammed İbn Musa el Harezmi'den kaynaklanır. Bu alim 9. yüzyılda cebir alanındaki algoritmik çalışmalarını kitaba dökerek matematiğe çok büyük bir katkı sağlamıştır. Cebir sözcüğü de Harezmi'nin "El’Kitab’ül-Muhtasar fi Hısab’il Cebri ve’l-Mukabele” (Cebir ve Denklem Hesabı Üzerine Özet Kitap) adlı eserinden gelmektedir. Bu eser aynı zamanda doğu ve batının ilk müstakil cebir kitabı olma özelliğini taşımaktadır.
13. Güneş Yılı Hesaplaması: Battani'nin astronomideki en çok bilinen başarılarından biri güneş yılını 365 gün, 5 saat, 46 dakika ve 24 saniye olarak ölçmüş olmasıdır. Battani'nin Zij adı verilen çalışması Johannes Kepler, Tycho Brahe gibi Avrupalı astronomlar üzerinde büyük bir etki yaratmıştır. Nicolaus Copernicus, Zij üç defa Latince'ye çevrilmesine rağmen, Ondan yaklaşık 700 yıl önce yaşamış Battani ne yazdıysa, eserlerinde tekrar etmiştir. Modern dünya, Battani'ye bilim dünyasına katkılarından dolayı hürmetini, saygısını göstermiş ve Ay'daki bir bölgeye Albategnius olarak ismini vermiştir. Ayrıca Battani, matematikte trigonometride günümüzde hala kullanılan formüller üretmiştir.
14. Dünya'nın Döndüğü ve Trigonometri: Dünya'nın döndüğünü ilk bulan Ümit Burnu, Amerika ve Japonya'nın varlığından bahseden ilk bilim adamı Birûni'dir. Birûni Amerika kıtasının varlığını Kristof Colomb’un keşfinden 500 sene önce bildirmiştir. Matematik, Jeoloji, Coğrafya, Tıp, Felsefe, Fizik, Astronomi gibi dallarda eserler yazmıştır. Birûni’nin trigonometriyi kullanarak bir dağın yüksekliğini ölçtüğü, sonra da yükseltisini bildiği bu noktadan ufuk alçalması açısının ölçülmesi yoluyla meridyen yayı uzunluğunu hesaplaması da geometri açısından önemli bir çalışmasıdır. Meridyen yayı uzunluğunun ilk kez Bîrûnî tarafından bu yöntemle bulunması yaygın bir kanıdır.
15. Gelgit: Ebu Ma'şer, Lâtince'ye tercüme edilmiş eserlerinin arasında en meşhur olan "Kitab'ül Medhal ile tlm-i Ahkâm ün Nücum" adlı kitabında, bunu bir astronomi temellere dayalı birçok astrolojik teorileri ortaya atar. Ebu Ma'şer'in, ilim dünyası tarafından tanınmasını sağlayan en önemli çalışması, dünyamızda her 12 saat 25 dakikada bir meydana gelen, her gün bir önceki günden 50 dakika daha geç tekrarlanan, Ay'ın Dünya'nın çevresinde dönmesi nedeni ile oluşan, deniz sularının kabarıp çekilmesi (gel-git) konusunda yaptığı astronomik temellere dayalı astrolojik açıklamalardır. İlim tarihi araştırmacılarından olan Prof. Dr. Philip K.Hitti, Ebu Ma'şer için, "gel-git olayının prensip ve kanunlarını Avrupa'ya öğreten, bu konudaki teoriyi ilk defa ortaya atan kişi" diye yazar.
1. Karanlık Oda ve Gözün Özellikleri: Dünyada ilk kez ışığın göz içine girerek kırılması sonucunda dünyayı gördüğünü keşfeden 10. yüzyılda yaşamış bir Müslüman alim olan İbn Heysem'di. Karanlık odayı ve ışık oyunlarıyla görüntü elde etmeyi ilk olarak İbn Heysem keşfetmişti. Duvardaki delikten gelen güneş ışığının, dışarıdaki görüntüyü karşı duvara ters biçimde yansıttığını keşfeden matematikçi İbn Heysem’in mucidi olduğu ‘camera obscura’ (karanlık oda), bugünkü kameraların atası sayılıyor. Yazdığı ünlü kitabında gözün yapısı, yanılsama, serap olayı, perspektif, ışığın kırılması ve fotoğraf makinesinin atası olan "karanlık oda"dan söz etmekte ve böyle bir delikli kamera ile ters görüntü elde edileceğini belirtmektedir.
2. Satranç: M.Ö. 2000'li yıllarda satrancın oynandığına dair bulgular Mısır'daki piramitlerin kabartmalarında açıkça görülebiliyor. Satranç, M.S. 6. yüzyılda Hindistan'da ortaya çıktı. Fakat satrancın bugün oynanan formu ilk kez İran'da geliştirildi ve M.S. 10. yüzyıla gelindiğinde tüm Asya'ya, Ortadoğu'da bilinen satranç Avrupa'ya Emeviler aracılığıyla ilk defa İspanyollara tanıtıldı.