Google olmadan bir gün bile geçiremedi!
Fikre bayıldı. “Bu iş için biçilmiş kaftan, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Pazarlama Direktörü Mustafa İçil’dir” dedi. Başlarına geleceklerden habersiz; mutluydular. Henüz ‘Google olmadan tamamlanacak çok gizli üç görev’le tanışmamışlardı çünkü. Hafta içi Mustafa İçil ve Özlem Öz’le buluşmak için Beşiktaş’ın yolunu tuttuk. Karşımıza genç, karizmatik, başarılı bir iş insanı çıktı. “Heyecanlı mısınız?” diye sordum. Özgüvenle, “Üstesinden gelebilirim” dedi. Dördümüz Beşiktaş’ta bir kafeye oturduk.
Fikre bayıldı. “Bu iş için biçilmiş kaftan, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Pazarlama Direktörü Mustafa İçil’dir” dedi. Başlarına geleceklerden habersiz; mutluydular. Henüz ‘Google olmadan tamamlanacak çok gizli üç görev’le tanışmamışlardı çünkü. Hafta içi Mustafa İçil ve Özlem Öz’le buluşmak için Beşiktaş’ın yolunu tuttuk. Karşımıza genç, karizmatik, başarılı bir iş insanı çıktı. “Heyecanlı mısınız?” diye sordum. Özgüvenle, “Üstesinden gelebilirim” dedi. Dördümüz Beşiktaş’ta bir kafeye oturduk.
Bahçeşehir Üniversitesi’nin Barbaros Kütüphanesi, taze kaynaklar açısından iyi bir seçim gibi görünüyor. Gidiyoruz. Mustafa İçil’i bir ara kitapların arasında kaybediyorum. Bir sandalye çekmiş; umutsuzca sayfa yığınlarının arasında bir çare arıyor. İyi ya da kötü; konuşmasının bel kemiği bir şekilde hazırlanıyor. Peki, bitti mi? İçinde alıntılar olmayan konuşmaya bitmiş diyebilir miyiz? Tabii ki hayır! Konumuz, değişim. Oscar Wilde olmadan, olmaz. Bu konuda da söyleyecek bir şeyleri olduğuna eminiz.
Bir ara Facebook’a girmeyi bile düşünüyoruz. Mutlaka birisi, yine Wilde’ın bir sözünü paylaşmıştır diye… Mustafa Bey, kütüphaneden bulduğu 10 civarında Oscar Wilde kitabının içine gömülüyor
GÖREV 1 NE DEMİŞ OSCAR WILDE? “Mustafa Bey, bugün buluşmasaydık planınız neydi?” diye soruyorum. Şubat sonunda katılacağı ‘inovatif girişimlerle ilgili’ bir panel için konuşma metni hazırlayacağını söylüyor. “Tamam” diyorum; “Ben sizi bölmeyeyim; buyurun, yapalım!” Google’ı kaybedince, doğal olarak binlerce doküman ve kitabın dijital olarak arşivlendiği Google Akademik’i de kaybediyorsunuz. ‘İnovasyon’la ilgili bilgiler, tezler bulmak gerekiyor. Tek bir çare var: Bir kütüphaneye saatlerce kapanmak...
GÖREV 2 KESTANECİ BİLİR Mİ ACABA O SOKAĞI? Konuşma metnini yarım yamalak hallettikten sonra hepimiz ne kadar aç olduğumuzu fark ediyoruz. Öğlen saatleri, Beşiktaş’tayız. Herkesin ballandıra ballandıra anlattığı şu Kaymakçı Pando’yu bir test etsek mi acaba? İşte yeni görevimiz…
Mustafa Bey’e tek bir ipucum var: Kaymakçı Pando, Mumcu Bakkal Sokak. Hiç düşünmeden bir kırtasiyeye girip Beşiktaş haritası satın alıyor. Mumcu Bakkal Sokağı görüyoruz ama Beşiktaş’ın karışıklığı malum. Mutlaka birine sormak gerekiyor. “Şu kestaneci bilir mi acaba?” diyor Mustafa Bey…
Kestaneciler! Yol bilmeden, yol tarif etmekte üstlerine yok. “Engellesem mi acaba?” diye düşünmüyor değilim. Yanlış tarifler üzerine soluğu Sarıyer’de alabiliriz.
Aslında açlığımız kaymağa değil, Google Map kırıntılarına… Onu fark ediyoruz.
En iyisi bir öğrenciye sormak bence…” diye başka bir ipucu daha veriyorum. Bahçeşehir Üniversitesi’nden bir öğrenci sonunda bize doğru yolu gösteriyor.
GÖREV 3 NEYDİ YA O FİLMİN ADI? Bilgi ne kadar kullanışsız olursa olsun; aklıma takılan ‘o’ şeyi bulamazsam, benim hayatım kararır. “Şurada oynayan kız, daha önce hangi filmde oynamıştı?”, “Neydi o şarkının devamı?”... İnternetsiz bir ortamdaysam, saatlerimi tükettiğimi bilirim. Mustafa Bey de benim gibilerdenmiş. Bir film anlatıyorum, başroldeki kızı hatırlayamıyoruz ikimizde... Telefon jokeri hakkını kullanmak istiyor. Tam cep telefonunu çıkarmak üzereyken, Fotoğraf muhabirimiz Uygar iyice gaddarlaşıyor ve diyor ki: “Madem teknolojiden uzak bir gün geçiriyoruz, cep telefonu da olmasın. Ankesörlü telefondan arayalım.” Mustafa Bey buna da “Tamam” diyor.
Ankesörlü bir telefondan sinefil arkadaşlarından birini arıyor. Telefondaki kişi dalga geçer gibi, “Mustafa Google’a baksan” demez mi? “Yok işte; Google yok bugün” diyor. Telefon jokerinden de doğru yanıtı alamıyor... Bu hikâye de böyle yarım kalıyor. Mustafa Bey, hiçbir şeyi bir başına bulamadan günü tamamlıyor!
Google’sız bir günü tek kelimeyle anlatın desek; bundan daha iyisini bulabilir misiniz? Bu-la-maz-sı-nız! Google’ın üst düzey yöneticilerinden Ortadoğu ve Kuzey Afrika Pazarlama Müdürü Mustafa İçil de kolay kolay bulamadı. Hem de hiçbir şeyi. İçil’le bir günlüğüne Google’ı unuttuk. Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim: “Sen olmasan ne yapardık? Nice mutlu yıllara Google!”
Google, elimiz kolumuz... Şarjımız 3-4 saat bitince bile kafayı yiyoruz. Peki, ya bir günü, hem de yoğun bir günü nasıl atlatabiliriz? Karar verildi: Bu deneyimlenecek! Hem de Google Türkiye'nin ikinci adamı Mustafa İçil'le... Hemen Google’ın Kurumsal İletişim Müdürü Özlem Öz’ü aradım...