Cem Kıvırcık yazdı: Influen“sığır” olmak
Cem Kıvırcık'la Dijital Gündem köşesinde bu hafta sosyal medyanın popüler kavramı influencer konusunu ele alıyor.
Sosyal medyanın hayatımızın bir parçası olmasıyla birlikte yeni
kavramlarla tanıştık. Bunlardan bir tanesi de “influencer”…
Tabii ki, bu kelime de birçok konuda olduğu gibi bu konuda da raconu kesen Amerikalılardan geliyor ve İngilizce… “Etkileyen, etki altında bırakan…” gibi bir anlamı var. Bizdeki “kanaat önderi” tanımı gibi bir şey…
Kronolojik olarak baktığımızda internetle birlikte önce “blogger”lar çıktı karşımıza. Kendi hazırladıkları dijital günlükten yazılarını, fotoğraflarını paylaşıyorlardı. Sonra sosyal medya araçları Facebook, Twitter, Instagram ve YouTube ile önce fenomen, daha sonra da influencer kavramlarıyla tanıştık.
Amerika’dan dünyaya yayılan bu kavramlar Türkiye’de neden bu kadar çabuk tutuldu diye merak edecek olursanız, birinci neden, 81 milyonluk nüfusumuzun 54 milyondan fazlası internet kullanıyor ve aktif olarak 51 milyonun sosyal medya hesabı var. Mobil internette kullanıcı sayısı 60 milyona dayanmış durumda ve 44 milyon da mobilden sosyal medyaya giriyor. Bu rakamların birçok Avrupa ülkesinin toplam nüfuslarından kat be kat daha fazla olduğunun farkındasınız değil mi?
Gelelim ikinci nedene?.. Bizim pazarlama iletişimcilerimiz “Emerikaaaa”dan (San Fransisko aksanıyla lütfen) gelen her şey gibi buna da bayılıyor ve üzerine atlıyorlar elbette… Ve burada ışığı görenler de “Ben de influencer olacağım…” deyip yola çıkıyor.
Türk halkının en çok ilgi gösterdiği sosyal medya platformu YouTube… Okumakla pek arası olmayan yurdum insanı TV kanallarında bulamadığı hazzı burada kedi videoları, YouTuber’ların makyaj, eşek şakası, abur cubur yeme vs. gibi videolarını izleyerek buluyor.
Her şey daha fazla izleyici, hatta tam tabiriyle takipçi için… Ya da San Fransisko İngilizce’sinden devam edecek olursak, “fallıvıııırrr”… Takipçi sayısı sizin fenomen, influencer, ya da micro influencer olmanızı belirliyor. Şöyle ki, milyonlarca takipçi sizi fenomen, yüzbinlercesi influencer, binlercesi de micro influencer yapıyor.
Bazıları milyonlar seviyesine ulaştıktan sonra, film bile çevirebiliyorlar. Hatta bu çevirdikleri filmler gişede binbir emek harcanmış filmleri bile geride bırakabiliyor. Bu durumu eleştirecek değilim. Zamanında Şarlo da eleştirildi. Hatta ülkemizde Kemal Sunal da eleştiriliyor. Hatta Cem Yılmaz yerden yere vurulmuyor mu? Bu fenomenler de bundan nasibini alacak elbette… Bu kültürel sıçramaları hazmetmek o kadar kolay olmuyor.
Ancak, bir gerçek var ki, bazen karşımıza influen“sığır”(*) olarak çıkabiliyorlar. Sosyal medyada daha çok takipçi için, daha fazla “impıreşşşııınnn” için amcalarına, dayılarına, yeğenlerine yürüyebiliyor, onları aşağılayabiliyorlar.
Ben, çok ünlü bir sunucunun tek bir kelimesiyle kariyerinin bittiğini, şu anda Allah şifa versin hastalıkla boğuşan bir başkasının da şov adına yaptığı bir hareketle ekranlardan silindiğini gördüm, yaşadım…
Bu tüketim toplumunda ekrandan neler geçti neler… Şimdi aynısı sosyal medya ortamında gerçekleşiyor… Dolayısıyla Allah ömür verirse göreceğimiz odur ki, bazı influen“sığır”ların etkisi ve “influen”i gidecek, geriye sadece “sığır” kısmı kalacak…
Sevgiyle kalın,
(*) Kavramın isim babası Berkin Bozdoğan, namı diğer Zuhurat Baba’ya teşekkürler.
Cem Kıvırcık – Twitter/Facebook/Instagram: @cemkivircik