Cem Kıvırcık yazdı: Çocuk ve teknoloji
Cem Kıvırcık Dijital Gündem köşesinde bu hafta çocuklar ve teknoloji konusunu ele alıyor. İşte o yazı.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin en hızlı büyüyen teknoloji şirketi Peakup’ın “Friday Talks” adlı etkinliğinde konuşmacıydım. Elimde hazır bir sunum olmadığından hiçbir hazırlık yapmadan içimden geldiği kendi gözümden teknolojinin hayatıma dokunduğu noktaları anlattım. Tabii sohbetin odağına gazeteciliği koyarak...
Cem Kıvırcık yazdı: Çocuk ve teknoloji
Ben, X kuşağını ucundan yakalayan, hatta “baby boomer” döneminden kalan biriyim. Çocukluğumda evdeki tek teknolojik ürün radyomuzdu. Radyo diyorsam da, öyle elinizde taşıyacağınız, cebinize koyacağınız bir radyodan söz etmiyorum. Kocaman, yerinden kalkmayan mobilyalı bir radyo...
70’li yılların ikinci yarısına doğru babamın Amerika’dan getirdiği transistörlü radyo ile artık müziğimi taşır hale gelmiştim. Hem maçları da artık istediğim yerde dinleyebiliyordum. İki koca yassı pili lastik bantla radyonun etrafına dolamış özgürlüğümü ilan etmiştim.
Sadece transistörlü radyo mu? Bir de Texas Instruments marka hesap makinesi vardı ki, sormayın gitsin. O zamanlar değil ama, daha sonraları lise döneminde hayatımı kurtarmıştı. Çünkü trigonometrik ve logaritmik hesaplar yapabiliyordunuz. Artık sinüs, kosinüs, tanjant vız geliyordu.
Birkaç yıl sonra, apartmanızın kapıcısında dahi olan televizyon artık bizim evde de baş köşeyi süslüyordu. Rahmetli annemin ilk işi bir toz örtüsü dikmek olmuştu. Evdeki en değerli teknoloji varlığımız televizyona gözümüz gibi bakıyorduk çünkü...
1980’lerin başında bilgisayarla tanıştım. Bilgisayar diyorsam da, 64 KB’lik minik dev Commodore 64’ten söz ediyorum. Sinclair, Atari ve Amstrad arasında gözüm onu tutmuştu. Yazılımlar kasette geliyordu, bildiğiniz kasetçalar ile yüklüyordunuz programları. Elimizde saatçi tornavidası sabırla kafa ayarı yapıyorduk, her başarısız yükleme girişiminden sonra...
İlk disket sürücü ile rahmetli şarkıcı Kayahan’ın evinde tanıştım. Onun da Commodore’u vardı ve o gün röportajı bırakıp birlikte oyun oynamıştık. Üstelik o disketler öyle böyle değil, 5 çeyreklik koca disketlerdi. Amiga çıkıp da 3,5 disketlere kavuşunca öyle mutlu olmuştum ki... Üstelik 64KB’den 1 MB’ye terfi etmiştim.
Sonrası başdöndürücü bir hızla gelişti: PC’ler, Windows, İnternet, Çevirmeli Ağ, Modem, GSM, Edge, 3G, 4,5G...
Güzel bir çocukluk ve ilk gençlik yılları ama yine de bizler metropolün ortasında bile meyveyi ağaçtan yiyebilen bir nesildik. Cihangir’in ara sokaklarında dut, incir, erik, elma ve ayva ağaçları vardı tırmandığımız. Birimiz tırmanır, birimiz meyveleri toplar, diğerleri erketeye yatardı.
Mahalle arasında arsada top oynar, çeşmeye ağzımızı dayayıp kana kana su içerdik. Kafamız az yarılmamıştı başımıza gelen hadiselerden. Zaten dizlerimizdeki yaralar da iyileşmezdi ki... Misket oynardık en çok ama, saklambaç, ebecilik, yakartop, kovboyculuk, hırsız polis ve daha bir sürü sokak oyunu... Kavga da ederdik ama barışmasını da bilirdik, paylaşmasını da...
Friday Talks’ta bana sorulan sorulardan biri de çocukların teknoloji ile ilişkisi üzerineydi. Bu nimetlerden çocukları kısıtlamanın doğru olduğunu düşünmüyorum ama bunun bir dozunun da olması gerektiğine inanıyorum. Evet tabletleri de olsun ama hayal güçlerini de geliştirecek lego türü oyuncakları da... PS, Xbox ve Nintendo’ları da olsun ama futbolu saha da oynayabilsinler... Çıplak ayaklarıyla toprağa basabilsinler. Güzel güneşli bir günde, ya da bir yaz yağmurunda sokakta dolaşmayı, evde bilgisayarla oynamaya tercih edebilsinler...
Çok şey mi istiyorum diye düşünürken, DORInsight tarafından 1-11 Nisan tarihlerinde 2000’den fazla kişinin katıldığı bir araştırmanın sonuçları yüreğime su serpti. Çocukları en çok eğlendiren aktivitenin ne oluğu sorulduğunda yüzde 64 arkadaşları ve akranlarıyla sokakta oynamak yanıtını vermiş. Ne güzel...
Ve yine aynı araştırmada ebeveynlerin çocukların bilgisayar oyunları ve teknolojileriyle vakit geçirmesini gelecek için nasıl değerlendirdikleri sorulmuş. Yüzde 47’lik kesim bunu dijital çağda gelecekleri için faydalı bulurken, yüzde 33 olumsuz etkileri olacağını düşünüyor.
Dün 23 Nisan’dı... Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı... Yarının büyüklerine selam olsun...
Sevgiyle kalın...