Bunların anlamları çok başka!
Fodul :Özellikle kel arkadaşların bu lafı duymama ihtimali yoktur. Hem kel hem fodul derler ya, üstünlük taslayan, kibirlenen anlamı taşırmış.
Fodul :Özellikle kel arkadaşların bu lafı duymama ihtimali yoktur. Hem kel hem fodul derler ya, üstünlük taslayan, kibirlenen anlamı taşırmış.
Çığır: Kar üzerinde açılan keçi yoluna deniyormuş diye duyduk, kimileri de çığın ardından karın üzerinde açılan yola denildiğini söylüyor. Çığır açmak her halükarda önemli bir iş.
Alavere:Esas anlamı bir şeyi elden ele geçirmek imiş, aslında üzerinde düşününce çok da mantıklı, ala-vere. Ne ara alavere dalavere gibi bir kalıba girmiş onu bilemeyeceğiz.
Ahkâm: “Bana hükümler verme” desek güzel olmaz ama “bana ahkâm kesme” demek çok güzel. İşte bu ahkâm kelimesi hüküm kelimesinin çoğulu oluyor.
Çil: Avlanan bir kuş türüymüş, ufak tefekmiş bir de. Tüfeğin sesini duyunca her mantıklı canlı gibi sağa sola hızla kaçıştığından “çil yavrusu gibi dağılmak” sözüne de ilham vermişler. Hep kullanılan ama yahu çil nedir diye merak edilmeyen bir kelime daha aydınlığa kavuştu.
Celse: Hepimizin çok hakim bir şekilde kullandığı, anlamını kullana kullana içimize oturttuğumuz kelimelerden biri celse. Oturum anlamına gelir evet. Tek celsede biter bu iş dediğimiz zaman, tek seferde olayı çözeriz anlamı çıkar. Hukukçulardan yayıldığından şüphe ediyoruz.
Fiyasko: İtalyancadan gelen ve sözlük anlamı alelade bir şişe olan fiyasko kelimesinin de enteresan bir hikayesi var esasen. Venedikli şişe işçileri üretim aşamasında en ufak bir hata bile olsa bunu fiyasko kabul edip o şişeyi ayırırlarmış, böylece potansiyel bir vazo yerine sıradan bir şişe kalırmış ellerinde.
Hergele: Denilir ki binek olmaya ya da yük taşımaya alıştırılmamış eşek veya at sürüsü. Anlamını bilince hergelelik yapmak daha güzel geliyor kulağa. Boş boş bir işe yaramadan gezip durmak.
Mihenk taşı: Denktaşı olarak da bilinen bu taş, altın veya gümüşe sürülünce oluşan izlerden madenin saflık derecesini belirlemeye yararmış. Kısaca saflık ölçer. Tam doğru kullanıyoruz denemez, çok yanlış kullanmasak da.
Kallavi: Yap şöyle bir kahve, kallavi olsun gibi bir kullanım nasıl oturmuş bilinmez ama kallavi Osmanlıda sadrazamın kavuğunun adı. Heybetli bir kavuk ve temsil ettiği güç efsane, o yüzden “çok sağlam” anlamında kullanıyor olabiliriz.
Abaza: Abazalar Kafkas halklarından biri, bu halka mensup kişiler de haliyle Abaza oluyor. Bir grup aşırı komik insan da abazan yerine Abaza diyerek çok eğleniyor.
Hodri meydan: “Hayda bre” kısalıp hodri olmuş. Ardına bir de meydan eklenince, buyur meydanda kapışalım anlamını doğurmuş.
Kıyak: Öğrenmemizle bayağı şaşırmamız bir olan kelime. Efendim bunun anlamı atların çiftleşmesi esnasında erkek ata yardımcı olmak, el ile yol göstermekmiş. Artık “bi kıyak geçerken” iki kez düşüneceğiz.
Şamar oğlanı: Gerek şamarı yemek gerek şamar oğlanına dönmek olarak bolca kullandığımız bu sözcüğün de enteresan bir geçmişi var. Avrupa’da her asilzade okula halktan bir yaşıtıyla beraber gönderilirmiş, asil olan bir hata işleyince, bunun cezasını halktan olan çekermiş.
Efkâr :Bir diğer çoğul olma durumu da bu kelimede karşımıza çıkıyor. Fikir’in çoğulu. Yani efkârlıyım diyen kişi aslında kederliyim, dertliyim değil düşünceliyim diyor, biz onu yanlış anlıyoruz.
Yavşak: Ağza çok güzel oturan bu kelimenin bir de güzel anlamı varmış. Bit ya da pire yavrusuna yavşak denirmiş. Ayyy yavşak yhaaa!
Yosma: Güzel alımlı kadın anlamına gelen bu kelimenin anlamı gitgide kolay kadına doğru kaymıştır, neden böyle olmuştur bilmesek de doğru anlamıyla kullanabilen insanlar nadir de olsa vardır hâlâ.
Bendeniz: Anlamının en bilinmediğini düşündüğümüz kelimelerden birisi de bendeniz’dir daha doğrusu “bende”dir. Bende, köle/kul demektir, birine kendimizi takdim ederken “bendeniz isim soyisim” dediğiniz zaman, emrinize amadeyim anlamı taşır.
Zıvanadan çıkmak: Gayet doğru kullandığımız ancak anlamını pek de bilmediğimiz kelimelerden biri daha karşımızda: Zıvana. Marangozların dediğine göre ahşap mobilyaların (masa, sandalye gibi) bağlantı yerlerindeki kritik noktaların adıymış zıvana, eğer bu mobilyalar kötü kullanılır ve bu kısımlara zarar gelirse, o eşya bir daha iflah olmazmış. Yani zıvanadan çıkmak gerçekten de hiç iyi bir şey değilmiş.
Sittin sene: Ağza dou dolu oturan adeta bir küfür gibi keyif veren bu kelimenin anlamı çok açık aslında, sittin = altmış, yani “sittin sene bitmez bu iş” gibi bir cümle bahsi geçen işin bitmesine daha çooooook olduğunu belirtiyor.
Eşya Geldik: bir başka çoğul kelimemize daha. Eşya kelimesi “şey”in çoğuludur, şeyler anlamında yani. Anlamını bilerek kullanmak daha güzel. Bu durumda eşyalar demek aslında yanlış oluyor ama çaktırmayın.
Lavuk: Bu da hiçbir anlamı olmasını beklemezken anlamlı çıkan bir kelime. Genel evlerde çıkışta kolonya tutan, iki film birden sinemacılarında konuklara peçete ikram eden kişinin adıymış bu. Yapılacak iş değil gerçekten de.
Bızdık: Ermenice bir kelime olan bızdık, ufak, küçük anlamına geliyormuş, “ufaklık” anlamında bir hitap sözcüğü olarak kullanılması gayet sevimli olur.
Panik: Güzide Yunan mitoloji karakterlerinden yarı keçi yarı insan Pan’ın şakacılığından çıkmış bu kelime. Bu arkadaş beklenmedik anlarda milletin önüne çıkıp onları şaşırtmayı sever, insanlar da panik olurlarmış.