8 Adımda Uzay ve Uzaylılar
Uzaylılar ya bizim bildiğimiz kadar zeki değillerse ve hatta uzay araçları bile yoksa? İşte merak edenler için derlediklerimiz.
Öncelikle 13,7 milyar yıllık bir dönemde insanoğlu o kadar kısa süredir hayatta ki, bu süre göz açıp kapamaktan çok daha kısadır. Üstelik bu sürenin sadece son 50 yılında kendi gezegenimizin dışına çıkabilmeyi başardık, ki zaten bu kozmik takvimde ölçülemeyecek kadar kısa bir süre.
"Bir şeyin varlığının kanıtının olmaması yokluğunu kanıtlamaz." Carl Sagan’ın sözüne ithafen bizim hiçbir kanıt bulamamamız, evrende hiçbir yerde canlı yaşamı olmadığı anlamına gelemez. Bu açıkça cahilliktir, aynı zamanda kibirdir. Çünkü boyutlarını öğrendikçe ağzımızın açık kaldığı evrende nereye bakacağınızı bilmedikten sonra aradığınızı bulmanız neredeyse imkânsız. Bu bizi arayan uzaylılar için de geçerli.
Peki ne zaman bulacağız? Tabi ki en yoğun araştırma yaptığımız, üzerinde sıvı su bulunan Mars’ta bulacağız. Ancak bu canlılar mikroskobik düzeyde ve milyar yıl önce yaşamış karbon temelli canlılar olacak. Yani dünyaya böyle duyurulacak. Çünkü en az kargaşa yaratacak senaryo bu.
Nasıl canlılar arıyoruz? Şu anda insanoğlunun uzayda ulaştığı mesafeler kozmik ölçülerde inanılmaz önemsiz ama Satürn’ün uydularından Titan’a 2005 yılında bir sonda indirildi ve Titan şu anda Güneş Sistemi’nde Dünya dışında canlı barındırması en muhtemel yer. Yüzeyinde kararlı sıvı bulunduran Titan, atmosferi ve okyanuslarıyla mikroskobik hatta çok hücreli canlıların yaşayabileceği bir ortama sahip. Tabi hatırlatmakta fayda var, biz hep karbon bazlı canlı arıyoruz, bunların yapısı metan veya hiç hayal etmediğimiz türde olabilir ki bu da uzaylılarla temasımızın ikinci aşaması.
Bu iki temas bize ne söyler? - Tabi ki evrende yalnız olmadığımızı. - Yaşamın evrenin her yerine dağılmış olabileceğini. - Uzaylıları ararken bakmamız gereken kriterlerin çok çeşitli olabileceğini.
Daha uzaklara nasıl gideriz? Bu aşamaya kadar insanlar, bu gelişmeleri varlıklarına tehdit olarak görmeyecekleri için desteklemeye devam edecektir. Günlük hayatları çok etkilenmez ve uzaylıların varlığına alışmaya başlarlar. Ancak insanoğlu Güneş Sistemi’nin dışına çoktan ulaştı bile. Voyager 1 uydusu artık diğer yıldızlara doğru yol alıyor ve her yıldız yeni bir sistem, gezegenler ve uydular demek. Üstelik Voyager 1’in üzerinde adresimiz ve insanoğlunu tanıtan birçok görsel ve ses yer alıyor. Dünya benzeri gezegenler arayan Keppler uydusu ile birlikte Dünya’ya benzer gezegenler her gün bulunuyor. Bunların sayısı arttıkça üzerinde yaşam olma ihtimali de artıyor ve bu haberlerle insanlar uzaylılara iyice alışıyor.
Kaçırma ve deney aşaması: Evrende bu kadar çok yere baktıkça artık tek hücreli organizmalardan çok hücreli gelişmiş canlılar bulmaya başlayacağız. Bunlar bizim bildiğimiz türde olmayacak ama zeki de olmayacak. Uzun süre inceleyip uzak duracağız ama daha sonra aynen bize yapıldığını düşündüğümüz gibi örnekler alacağız ve o canlıları kaçırıp üzerinde deneyler yapacağız.
Son temas zeki canlılarla: Tüm bu gelişmeler aşama aşama olduğu için insanlar aşırı tepki vermeyecek, zeki canlılarla ilk temas için hazırlıklar yapılacak ve nihayetinde uzaklarda bir yerde ilk uzaylı medeniyetinin izlerine rastlandığı açıklanacak. İlk iletişim çeşitli şekilde kurulmaya çalışılacak ve muhtemelen bizden çok daha gelişmiş bir uygarlık biz gidemeden bizi ziyarete gelecek.
Belki de temaslar çoktan başladı ama biz bilmiyoruz? Fakat bunu insanlara duyurmak için izlenmesi gereken yollar var. Bir kere uzaylı deyince aklımıza hemen uzay araçları ile Dünya’ya gelen zeki canlılar geliyor ama gelmemeli. Şimdi uzaylılara geniş açıdan bakalım ve mantıklı bir şekilde uzaylılarla temas etme ihtimallerimizi irdeleyelim.