Uydular dünyayı nasıl keşfediyor?
Yer gözlem uyduları olmadan dünyamızın sadece yarısını anlayabilirdik. Bu, Avrupa Uzay Ajansı ESA’nın “Copernicus” programının bir parçası olarak dünyayı dolanan yer gözlem uydusu Sentinel-2’nin geçtiği görüntü. Fırlatıldıktan kısa süre sonra, haziran ayı sonunda çekilen resim Adriyatik’in kuzey alanı ve Alplerin bir parçasını gösteriyor.
Yer gözlem uyduları olmadan dünyamızın sadece yarısını anlayabilirdik. Bu, Avrupa Uzay Ajansı ESA’nın “Copernicus” programının bir parçası olarak dünyayı dolanan yer gözlem uydusu Sentinel-2’nin geçtiği görüntü. Fırlatıldıktan kısa süre sonra, haziran ayı sonunda çekilen resim Adriyatik’in kuzey alanı ve Alplerin bir parçasını gösteriyor.
Sentinel-2 farklı dalga boylarındaki görüntüleri yakalayabilen spektal bir kamera ile çalışıyor. Böylece bitki örtüsünden toprak neminin durumuna kadar diğer farklı detaylar elde ediliyor. Fotoğrafta mühendisler uyduyu yolculuğuna hazırlarken görülüyor.
Bu resim Kuzey İtalya’nın bir parçasını gösteriyor. Pavia kenti (sol üstte) boyunca akan büyük Po ve küçük Ticino nehri. Kızılötesi spektrum, gözlemcilere tarımın durumunu detaylı şekilde gösteriyor. Hatta bilim insanları tarlalarda mısır ya da kabak yetiştirildiğini bile ayırt edebiliyorlar.
Birçok yeryüzü gözlem uydusu dünya çevresinde tek başına değil, ekip olarak dönüyor. ESA’nın altı modüllük Copernicus programına ait Sentinel 1 ve 2 ilk çift olarak dünyayı dönüyor. Beş günde bir dünyanın her noktasını yakalayabiliyorlar.
Sentinel-1 renkleri algılayamasa da radarıyla her dağ ve vadiyi detaylı olarak görebiliyor. Anakara için optimize edilmiş olması dışında çalışması Jason-3’e benziyor. Ölçüm sonuçları Sentinel-2’nin optik verileriyle birleştirilebiliyor. Böylece araştırmacılar, çiftçiler, çevre uzmanları ve endüstri birçok bilgiden işine yarayanını alıyor.
Uydu burada Hollanda kıyılarından bir resim kaydetti. Birçoklarının düşündüğü gibi ülke tamamen düzlüklerden oluşmuyor. Kumullar, binalar ve bentler Sentinel-1’in radar gözünden kaçmamış.
ESA’nın Swarm Misyonu yeryüzünü gözlemlemekten tamamen farklı. Dünya etrafında küme olarak dönen bu üç uydu dünyanın manyetik alanındaki değişiklikleri kaydediyor. Uydular 2013’te yörüngesine oturtuldu ve o tarihten beri düzenli olarak veri geçiyorlar.
Dünyanın manyetik alanı sürekli değiştiği için araştırmacılar için ilgi çekici. Pirosferdeki hareketlilikle birlikte dünyanın manyetik alanı da hareket ediyor. Kutup kayması, denizcilik ve havacılığı etkiliyor.
Dünyanın manyetik alanı, güneş ve evrenle olan ilişkimizi de değiştiriyor. Manyetizma bizi kozmik ışınlardan ve güneş ışınlarından koruyor. Manyetik alan kaydığında Dünya’ya doğru oluşan güneş patlamalarında saçılan partiküllerin de (özellikle de kutuplarda) yönü değişiyor. Dünya’yı gözlemleyen uydular sadece yeryüzüyle ilgili sırları açığa çıkarmakla kalmıyor.
Dünya gözlem uyduları gezegenimizi daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. Uydular bugün artık hava tahmininden çok daha fazlasını yapabiliyor. Aslında Jason-3 uydusunun Ağustos ayında görevine başlaması gerekiyordu. Ancak fırlatılışı ileri bir tarihe ertelendi. O da daha sonra okyanusların su seviyesi ve atmosferik akıntıları ölçmek üzere yer gözlem uyduları ağının bir parçası olacak.
Kıyılardaki seviye bu sorunun yanıtını tam olarak vermiyor. Ama uydular kıta hareketlerini algılıyor. Bunun için NASA’nın Okyanus Yüzey Topografyası Misyonu’nda (OSTM) kullandığı Topex/Poseidon, Jason-1, 2 ve yakında Jason 3 uydusu olacak. Bunların gizemi çözmesi bekleniyor. Bu uydu görüntüsü Jason-2’ye ait. Jason-3’te ayrıca radyometre ve bir lazer ölçüm cihazı var.