Tarihin en korkunç deneyleri
Boğanın beynine yerleştirilen bu bilgisayar çipi, istenmeyen hareketlerden duygu kontrolüne, kadar çok geniş bir kontrol öbeği sağlamıştır.
Boğanın beynine yerleştirilen bu bilgisayar çipi, istenmeyen hareketlerden duygu kontrolüne, kadar çok geniş bir kontrol öbeği sağlamıştır.
Ölüleri Diriltme Deneyi California Üniversitesi'nden Robert Cornish 1930'larda öleni geri getirmenin bir yolunu bulduğuna inanmıştı. Bu çözüm yolu, kanın kimyasal karışımlarla bir tahterevallideymiş gibi bir aşağı bir yukarı doğru akıtılmasıydı.
Ardından onları tahterevalli tekniğiyle hayata döndürmeye çalıştı, bazı denekler ağır beyin hasarı, bilinçsizlik ve körlükle hayata döndürülseler de, çok yaşayamadan öldüler.
Cornish deneyini bir grup köpek üzerinde gerçekleştirmek için önce iki köpeği boğarak öldürdü ve bu köpeklerin damarlarına adrenalin ve pıhtılaşmayı önleyici bir karışımı enjekte etti.
LSD Aşılama Deneyi 1962 yılında Oklahoma Üniversitesi'ndeki araştırmacılar 14 yaşındaki Tusko isimli bir file bir insana verilebilecek LSD dozajının 3000 katı LSD enjekte etti.
Medikal alanda bilinen en etkili uyuşturuculardan biri olan LSD'nin etkisiyle dehşete kapıldığı için tuhaf seslerle bağırarak kendi etrafında dönen fil 1 saat sonra dayanamayıp yıkıldı ve titreyerek öldü.
Cinsel İçgüdü Deneyi Hindilerin cinsel yaşamını araştıran Pensilvanya Eyaleti Üniversitesi araştırmacıları, canlı gibi görünen dişi bir hindi maketini erkek hindilerin önünde parçalara ayırdılar.
Fakat maketten geriye sadece bir sopanın üstünde bulunan sahte bir dişi hindi kafası kalmışsa da, bu durum erkek hindileri uzaklaştırmamış, aksine çok daha arzulu hale getirmişti.
Hindiler çiftleşirken, dişisinin en fazla kafasını gördüğü için erkek hindiye dişi hindinin kafası, vücudundan daha çekici gelmektedir.
Yüz İfadeleri Deneyi Bir psikolog olan Carney Landis 1924'te bütün insanların şaşırma veya iğrenme gibi duygulara aynı yüz ifadeleriyle tepki verip vermediğini ölçmek istedi.
Bunun için bir grup gönüllüyü laboratuvarına getiren Landis, kas hareketlerini düzgünce gözlemleyebilmek için gönüllülerin yüzlerine yanmış şişe mantarıyla çizgiler çizdi.
Daha sonra deneklere amonyak koklattı, caz müziği dinletti, cinsel içerikler izletti, ellerini kurbağa dolu bir sepete soktu ve en sonundaysa tüm deneklere canlı bir farenin başını kesmelerini söyledi ve çoğunluk denileni yaptı.
Sonuç olarak; itaatkar denekler farelerin başlarını keserken bile tek bir karakteristik yüz ifadesi göstermediler.
Dans Eden Cesetler Elektriğin insan bedenini kıpırdattığını öğrenen Giovanni Aldini, elektrik akımıyla ölü insanları diriltme fikrini kafaya takmıştı.
Bu deneyi 1803'te karısını ve çocuğunu boğarak öldürdüğü gerekçesiyle idam edilen George Forster'ın cesedi üzerinde denemiş ve...
ölü katilin önce çenesi hızlıca titremeye başlamış, kasları kontrolsüz bir şekilde harekete geçmiş, bir gözü açılmış ve sağ kolu kalkmıştı.
Josef Mengele'nin Deneyleri Bir insan en fazla ne kadar şeytanlaşabilir? İşte bu sorunun cevabı Nazi doktoru Josef Mengele'de.
Ölüm meleği olarak adlandırılan Josef Mengele; İkinci Dünya Savaşı sırasında toplama kamplarında tutulan esirler üzerinde;
Alman askerlerin durumlarının anlaşılması için savaş yaralarına benzer yaralar oluşturdu ve gazlı kangren ve tetanoz gibi mikroplar enjekte ederek sonuçları gözlemledi.
Kadınları zorla AIDS virüsü taşıyan erkeklerle birlikte olmaya zorladı, ceninler üzerinde deney yapmak için hamile kadınların karınları parçalandı ve genetik içerikli bazı kimyasal testler yaptı.
Erkeklerin cinsel organlarını hadım etti, kimyasallarla kısır bıraktı ve testislerini keserek laboratuvarlarda inceledi.
En çarpıcı olanıysa Nazi askerlerinin paraşütle uçaktan atladığında oluşacak basınca ne kadar dayanabileceklerini ölçmek için yahudi esirleri bir basınç odasına sokması ve bu odada iç organları paylayıncaya kadar ölümcül basınçlar uygulamasıydı.
CIA'DEN KORKUNÇ DENEY! Fransa'nın güneyindeki bir köyde yaşayanlar 60 yıl önce bir gün aniden halüsinasyonlar görmeye başladılar.
Bazılarının sonu akıl hastanesinde bitti, bazıları ise yaşamını yitirdi. Olayın arkasında korkunç bir deney çıktı.
Amerikalı bir gazeteci tarafından yeni yapılan bir araştırma sonucunda 60 yıl önce Fransa'da bir köyün sakinlerinin CIA'nın deneyi sonucunda çıldırdığı öne sürüldü.
Araştırmaya göre, CIA, köylülerin ekmeğine halüsinasyon ve histeriye yol açan LSD kattı.
16 Ağustos 1951'de yaşanan ve 'lanetli ekmek' (Le Pain Maudit) olarak tarihe geçen olayda beş kişi öldü ve yüzlerce kişi korkunç halüsinasyonlar görerek çıldırdı.
Ancak gazeteci H.P. Albarelli, yaptığı araştırma sonucunda elde ettiği belgelere dayanarak, CIA'nın LSD'nin etkilerini test için bu olaya yol açtığını söyledi.
Gazeteciye göre CIA'nın suistimallerine dair 1975 tarihli bir Beyaz Saray raporunda bu olaya atıfta bulunuluyor.
Gazeteci, olayın CIA'in "zihin kontrolü" kapsamında yaptığı bir deney olduğu iddiasını ortaya attı.
Buna göre, CIA, köyün ekmeklerine bilerek "LSD" adı verilen sentetik uyuşturucu katmış ve neler olacağını görmek istemişti. Albarelli'ye göre bu deney ABD ordusunun Özel Operasyonlar Birimi tarafından yapıldı.
Fransa'nın güneyindeki Pont-Saint-Esprit'te meydana gelen olayda köylülerden biri yılanların onu yediğini düşündüğünü söyledi.
Halk polise, sürekli ejderha gördüklerini, kendilerine saldırdığını söylüyordu. Bir çocuk bıçakla büyük annesine saldırdı. Bir diğeri, "Ben uçağım" diyerek kendini ikinci kattan aşağı attı.
Doktora koşan biri ise, "Kalbim çıktı, ne olur yerine takın" diye yalvardı. Sokaklar çıldıran insanlarla doluydu. 5 kişi öldü, 300 kişi yaralandı. 50 kişi aylarca tımarhaneye kapatıldı. Uzmanlar, bu olayın, ekmeğin içinde uyuşturucu etkisi yapan bir yaban
Fransa tarihine giren olaya "Lanetli Ekmek" (Le Pain Maudit) adı verildi. Uzmanlara göre LSD alan insanlar, daha sonra telkinle istenilen her şeyi yapabiliyordu.
97 yıllık sır Sovyet deneyleri! Ortaya çıkan gerçeklerde Sovyetlerin, deneklerinin beyinlerini manipüle edebilmek için akıl almaz metodlar kullandığı ifade ediliyor.
Sovyetler Birliği ve Rusya'da rahatsız edici deneyler' başlıklı çalışma üzerinde yoğunlaşan araştırmacılar psikoanalizlere odaklandı.
Günlüklerde, Sovyet bilimadamlarının 'cerpan' adında yüksek frekanslı elektromanyetik radyasyon dalgalarını üretmek ve saklamak için bir makine yaptığı yazıyor.
'Makine düzgün çalıştığı takdirde tüm canlılardan biyoenerjilerini çekip dışarı salma gücüne sahip' sözleriyle heyecanını gizleyemeyen Kernbach, ABD'de de benzer bir ajandanın 'Parapsikoloji programı' adıyla denendiğini de ekliyor.
Sovyetler Birliği'nde 'zihin kontrol' deneyleri resmi olarak 1950 yılında tanıtıldı. Bu süre ülkedeki parapsikoloji çalışmalarının başlamasından yaklaşık 30 yıl sonraya denk geliyor...
Bugün bildiğimiz anlamdaki psikoloji bilimi göreceli olarak genç bir bilimdir.
İnsanoğlunun kendisini ve başkaları ile etkileşimlerini anlamak adına bizlere derin bir anlayış kazandırmıştır.
Pek çok psikoloji deneyi etik ve geçerliliği olan yöntemlerle uygulanmış ve daha iyi ilaçla veya terapi yoluyla yöntemler geliştirilmesine yardımcı olmuştur.
Ancak, üzücü bir şekilde uygulanan ve korkunç sonuçlarla biten deneyler de yapılmıştır.
İşte dehşete düşüren o deneyler...
Stanford Hapishane Deneyi 1971 yılında, sosyal psikoloji uzmanı Philip Zimbardo, sahte bir hapishanede hangi insanların sosyal rollere uyum gösterdiğini anlamak adına bir grup erkek üniversite öğrencisini iki hafta süren bir deneye aldı.
Deneye katılanların yarısına mahkum, yarısına gardiyan rolü verildi. Sonuçlar ise tam bir felaketti.
Sadece altı gün sonra, Zimbardo tarafından oluşturulmuş bu sahte hapishanedeki yaşanan acımasızlıkların, gerçekliğe dönüşmesi sonucunda, deneye vaktinden önce son verildi.
Canavar Çalışma – The Monster Study 1939 yılında yürütülen bu çalışmada, 22 yetim çocuk kullanıldı.
Bunlardan 10 tanesi daha önce konuşma bozukluğu olan ve kekeleyenler olarak seçildi. Çocuklar, eşit olarak 2 gruba ayrıldı.
Bir grubun konuşma terapisti, çocuklarda gördüğü gelişme ve akıcı konuşma durumuna göre, onları ödüllendiren "pozitif" terapi uyguladı, diğer konuşma terapisti ise, en ufak bir yanlışta dahi çocukları açıkça cezalandıran bir yöntem uyguladı.
Sonuçlar gösterdi ki negatif davranılan çocuklar psikolojik anlamda çok ağır hasarlar aldılar. Ancak bundan çok daha kötüsü, terapi öncesi konuşma bozukluğu göstermeyen çocukların da konuşmalarında bozulmalar olmasıydı.
2007 yılında, yetim kalmış bu çocuklardan altısı, maruz kaldıkları bu durum karşısında 925.000 Dolarlık tazminat aldılar.
MK-ULTRA CIA, 50'li ve 60'lı yıllarda MK-ULTRA projesi kapsamında zihin ve psikoloji kontrolü ile ilgili pek çok etik dışı deney yaptı.
MK-ULTRA CIA, 50'li ve 60'lı yıllarda MK-ULTRA projesi kapsamında zihin ve psikoloji kontrolü ile ilgili pek çok etik dışı deney yaptı.
Theodore Kaczynski, diğer ismiyle Unabomber, CIA'nın rahatsız edici deneylerine maruz kaldığını ve bu deneylerin kendisinde zihinsel dengesizliklere yol açmış olabileceğini iddia etti.
Başka bir vakada da, Amerikan ordusu biyolojik silahlar uzmanı Frank Olson'a LSD uygulandı ve bu uygulama Olson'un bilincinde krize yol açtı.
LSD'nin yan etkisi olarak, Olson'un deneyi tüm dünyaya açıklama isteği duyduğu düşünüldü. Sonuç olarak Olson'un bir cinayete kurban gittiği ile ilgili güçlü deliller olmasına rağmen, kaldığı otelin 13. katından atlayarak intihar ettiği söylendi.
Fakat, deneye maruz kalan diğer insanlarda uzun vadede ortaya çıkmış olabilecek psikolojik hasarlardan bahsedilmiyor bile...
Filler üzerinde kullanılan LSD 1962 yılında, Oklahoma City'de bulunan Lincoln hayvanat bahçesi direktörü, Warren Thomas, Tusko isimli bir file bir insana verilebilecek LSD dozajının 3000 katını enjekte etti.
(LSD, medikal alanda bilinen en etkili uyuşturuculardan biridir. 25 miligram LSD, bir insanı yarım gün boyunca sersemletebilir.)
Deney, LSD'nin cinsel saldırganlık ve delilik diye adlandırılabilecek "musth" etkisini ölçmeyi hedefliyordu. Aşırı dozda LSD enjekte edilen Tusko, bu işlemden kısa bir süre sonra yere yıkıldı ve titreyerek öldü.
İnsanlık tarihi boyunca birçok vahşi deney kayıtlara geçti. Pek çoğu 'bilim' adına yapılan bu deneylerde işe yarayacak bilgiyi elde etmek için acımasız yöntemler denendi.
20. yüzyılda yaşamış Sovyet bilim adamı Vladimir Demihov, transplantasyon yani organ naklinin öncüsüdür.
Ancak, genellikle hayvanlar ve özellikle köpekler üzerindeki organ nakilleriyle ünlenmiştir.
Bir köpek yavrusunun başını, ön ayaklarıyla birlikte, bir Alman kurt köpeğine naklederek çift başlı köpek elde etmiştir ve buna benzer bir çok deney yapmıştır.
Aynı zamanda Demihov tarihin en başarılı cerrahları arasında gösterilir.
Her iki baş da ayrı ayrı süt içebiliyor hatta birbirlerinin kulaklarını ısırabiliyordu.
köpekler bir aydan az yaşadı.
Evrensel Yüz İfadeleri Deneyi- Evrensel yüz ifadelerini tespit etmek isteyen psikolog Carney Landis, deneklerinin yüz kaslarının hareketini takip etmek için yüzlerine yanık bir mantarla hatlar çizdi. Daha sonra deneklere amonyak koklatıldı, caz dinletildi, elleri kurbağa dolu bir sepete sokuldu.
En sonunda tüm denekler canlı bir farenin kafasını kesmeye ikna edildi. Bu eylem sırasında çekilen fotoğraflarda denekler "Deneyin Büyük Tanrısı"na kurban adayan garip bir tarikatın mensuplarına benzer yüz ifadelerine sahipti.
Ölüm ile Stres Arasındaki Bağ Deneyi:1960'larda 10 askeri taşıyan bir uçakta "Motorumuz bozuldu, iniş takımlarımız da çalışmıyor. Okyanusa acil iniş yapacağız" anonsu yapıldı. Ardından son anlarını yaşadıklarını düşünen askerlere "ordunun ölümlerinde kusuru olmadığını" ilan eden bir sigorta formunu doldurmaları istendi. Askerlerin tamamı formu doldurdu. Deneydeki amaç stres yönetimiydi.
File LSD Aşılama Deneyi-1962´de Tusko isimli bir file, tipik bir insan dozundan 3 bin kat daha fazla olan 297 miligram LSD enjekte edildi. Kendi çevresinde dönen fil bir saat sonra öldü. Deneydeki amaç, LSD´nin geçici bir deliliğe neden olup olmayacağını öğrenmekti.
Ülkesinde açık kalp ameliyatlarının öncüsü olan bir başka sovyet bilim adamı Sergei Brukhonenko. Geliştirdiği mekanik kalp ve akciğer ile hayatta tuttuğu köpek başlarını sergilediği deneyleri ile ünlenmiştir. Filme alınan deneyi 1940 yılında "Experiments in the Revival of Organisms" adıyla yayınlanmıştır.
20. yüzyılda yaşamış Amerikalı psikolog Harry Harlow. Deneylerinin çoğunu rhesus maymunları üzerinde yapmıştır. Maymunların duygusal bağlılıklarını test etmiştir. Deneylerinin bir kısmında sosyal dışlama uyguladığı maymunların depresyon sürecinde çıldırmalarını ve intihar etmelerini gözlemlemiştir. Uyguladığı zalim metotlar yüzünden Hayvan Hakları Örgütüne tazminat ödemek zorunda kalmıştır.
II. Dünya Savaşı sırasında, bir grup Alman doktor toplama kamplarındaki binlerce esir üzerinde, onların rızasını almaksızın acı veren ve genellikle ölümle sonuçlanan deneyler yaptı.
Nazi tıbbı deneylerinin kurbanlarından biri.
Dachau toplama kampında buzlu suda bekletilerek Nazi tıbbî deneylerine maruz kalmış bir kurban. SS doktoru Sigmund Rascher deneyi yönetiyor.
Uçak mürettebatının oksijensiz yaşayabileceği rakımı belirlemek üzere yapılan bir deneyde basınç odasında bilincini kaybeden bir esir (daha sonra ölmüştür.)
Deniz suyunun içilebilir hale getirilmesi için Nazilerin tıbbî deneylerinde kullanılan Roman (Çingene) kurban.
Deniz suyunun içilebilir hale getirilmesi için Nazilerin tıbbı deneylerinde kullanılan Roman (Çingene) kurban.
Neungamme toplama kampında tüberkülozla ilgili tıbbı deneylere tabi tutulan Sovyet savaş esiri.
SS doktorları lenf düğümlerini çıkardıktan sonra kalan yarayı göstermeye zorlanan Yahudi çocuk. Bu çocuk tıbbî deneyin bir parçası olarak tüberküloz mikrobu verilen 20 Yahudi çocuktan biriydi. Hepsi 20 Nisan 1945'te öldürüldü.
Neungamme toplama kampında tüberküloz deneylerinde kullanılan yedi yaşındaki Jacqueline Morgenstern. Kampa girilmesinden hemen önce öldürüldü.
1942'de tıbbî deneylerde kullanılan Ravensbrueck'ten sağ kalan Polonyalı siyasi esir Helena Hegier'in deforme olmuş bacağının savaş suçları tahkikatı sırasında incelenmesi. Bu fotoğraf, Nuremberg'deki Tıbbî Dava'da iddia makamı tarafından kanıt olarak sunuldu. Ensizyon sonucu bacağın şekil değiştiren yaralarına tıbbî personel tarafından bilerek bakteri, pislik ve cam parçaları ile enfekte edildi.
Auschwitz-Birkenau'da Dr. Josef Mengele'nin tıbbı deneylerde kullandığı kurbanlar.
Eduard, Elisabeth ve Alexander Hornemann. Neuengamme toplama kampında tüberküloz deneylerinde kullanılan çocuklar, kampa girilmesinden kısa süre önce öldürüldü. Elisabeth Aushcwitz'de tifüs nedeniyle hayatını kaybetti.
Birleşmiş Milletler personeli Auschwitz kampındaki tıbbî deneylerde kullanılan 11 yaşındaki sağ kalan çocuğa aşı yapıyor.
Alman doktor ve SS yüzbaşı Josef Mengele. 1943'te Auschwitz SS garnizon doktoru (Standortartz) unvanını aldı. Mevkisi gereği çalışabilecek denli formda olanları ve gaz odasına gitmeye mahkumları seçmek ve ayırmaktan sorumluydu. Mengele ayrıca kampta kalanlar, özellikle de ikizler üzerinde insan deneyleri yürüttü.
Auschwitz kampında 10. Blok'ta kalanlar üzerinde tıbbı deneyler yapan Nazi doktor Carl Clauberg.
Friedrich Hoffman bir yığın ölüm kaydıyla, Dachau toplama kampındaki Nazi tıbbî deneyler sırasında sıtmaya yakalanan 324 Katolik rahibin öldürülmesi hakkında ifade veriyor.
Ravensbrueck kampındaki tıbbı deneylerde kullanılan, Doktorlar Davası'nda iddia makamı adına şahitlik yapan dört Polonyalı kadından biri olan Wladislava Karolewska.
Uzmanlık alanı tıp olan bir şahit 22 Kasım 1942'de Ravensbrück toplama kampında kendisine uygulanan prosedürleri açıklarken, toplama kampından sağ kalan Jadwiga Dzido yaralı bacağını mahkemeye gösteriyor. Yüksek potent bakteri enjeksiyonunu da kapsayan deneyler sanık Herta Oberheuser ve Fritz Ernst Fischer tarafından uygulandı.
Ravensbrueck toplama kampında doktorluk yapan Herta Oberhauser Nuremberg'deki Doktorlar Davası'nda hüküm giydi. Obrhauser kamptaki esirler üzerinde tıbbi deneyler yapmaktan suçlu bulundu ve 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Toplama kampındaki esirler üzerinde tıbbı deney yapmaktan yargılanan Nazi doktorlardan biri, Victor Brack.
Dört Polonyalı kadın Doktorlar Davası'nda iddia makamı adına şahitlik etmek üzere Nuremberg tren istasyonuna geliyor. Soldan sağa Jadwiga Dzido, Maria Broel-Plater, Maria Kusmierczuk ve Wladislawa Karolewska. 15 Aralık 1946.
Sovyet askerleri içinde tıbbı deneylerde kullanılan zehir olan bir kutuyu inceliyor. 27 Ocak 1945'ten sonra, Auschwitz, Polonya. Buchenwald toplama kampı SS baş doktoru Waldemar Hoven, Amerikan Askerî Mahkemesi huzurunda yargılanması esnasında. Hoven esirler üzerinde tıbbî deneyler yürütmüştür. 23 Haziran 1947, Nuremberg, Almanya
Bir arenaya çıkartılan azgın boğa Delgado'ya saldırmak için koşmaya hazırlanırken Delgado boğanın beynindeki elektrotlara sinyal göndererek saldırmasını engellemiş ve onu kısmen kontrol altına alabilmişti.