Kıyamet 13 Nisan 2029'da mı kopacak?
Peki bütün bu ilgisizliğe rağmen, “gündemden düşmüş” bir haber için Habertürk olarak bu konuyu tekrar gündeme getirme gereğini neden duyduk diye merak etmiş olabilirsiniz. Temelde üç sebebimiz var:
Peki bütün bu ilgisizliğe rağmen, “gündemden düşmüş” bir haber için Habertürk olarak bu konuyu tekrar gündeme getirme gereğini neden duyduk diye merak etmiş olabilirsiniz. Temelde üç sebebimiz var:
1. Şimdiye kadar konuyla ilgili anlatılan karmaşık bilimsel açıklamaları biraz daha anlaşılabilir şekilde sizlere sunmak ve önemini vurgulamak. İnsanlık tarihinde çok önemli bir bilimsel devrimin hakkını vermek. 2. Henüz basında yer alamayan çok önemli bulguları sizlerle paylaşmak. 3. İnsanoğlu olarak neler yapabileceğimizin altını bir kez daha çizmek
Emin olun detayları bir kez daha gözden geçirdiğinizde okuduklarınız sizinle kalmayacak. Aileniz ve arkadaşlarınızla da paylaşıp tartışma ihtiyacı duyacak, daha çok sorular sormaya başlayacaksınız. Bilim sevgisi bulaşıcı bir tutku. İnsanı hümanist, yaşamı anlamlı kılan...
Rosetta kuyrukluyıldız misyonunun ardında yatan, pek tartışılmayan sebepler hakikaten kayda değer, ilginç ve biraz da korkutucu. Farkında olmak, düşünmek, hayatı daha anlamlı kılacak değerlere konsantre olabilmek için bilimi takip etmek şart. Hazırsanız başlayalım. Hatta soru ve cevap tarzında gidelim:
-Rosetta misyonunda kimler var? Tüm proje Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından koordine edildi. 14 Avrupa ülkesinin yanı sıra ABD’den çeşitli uzay araştırmalarıyla ilgili ajanslar, üniversiteler ve özel sektörler de projede rol aldı. 35-40 yönetici konumundaki araştırmacı grup altında çalışan toplam kişi sayısı 2 bin.
Misyonun adı neden ‘Rosetta’ konulmuş? Kuyrukluyıldıza robot göndermek için yola çıkan bilim insanlarına projeyi finanse edecek jüri üyelerinden gelen ilk soru “Misyonunuza verdiğiniz isim nedir?” olmuş. Bu soru grup içerisinde herkesi şaşkınlığa uğratmış. Çünkü ekiptekiler “Neden?” ve “Nasıl?” sorularına konsantre olurken misyona bir isim bulmayı akıllarına getirmemişler. Soru sorulduktan yaklaşık bir hafta sonra yeni bir isim bulmak yerine insanlık tarihinde adı geçen çok önemli bir buluşun adında karar kılmışlar:
Rosetta! Rosetta, 1799 yılında Mısır’da bulunan, üzerinde Demotic ve hiyeroglif yazılar yer alan (MÖ 196 yılına ait) bir yazıta (taşa) verilen isim. Bu bazalt yapıdaki volkanik taş, yok olan bir medeniyet hakkında yapıtaşı olabilecek bilgiler içeren ve belge olarak saklanan tarihi bir değer. Rosetta misyonunda da Dünya’mız, hayat ve 4.6 milyar yıl önce oluşmuş Güneş sistemimizle ilgili yapıtaşı olacak bilgilerin tespiti amaç edildiğinden bilim insanları projelerine aynı ismi yani Rosetta’yı uygun görmüşler.
-Kuyrukluyıldıza o zor isim niçin verilmiş? Sözü geçen 4.2 km boyutlarındaki kuyrukluyıldıza verilen isim: Comet 67P/ Churyumov-Gerasimenko. 1969 yılında ilk gözleyen Ukraynalı bir astronomi uzmanının ismini taşıyor ve kısaca 67P olarak da anılıyor.
2029’DA DÜNYA’YA GÖKTAŞI ÇARPMA RİSKİ YÜZDE 2.7 -Bu kuyrukluyıldızın hedef olarak seçilmesinin bir amacı var mı? Güneş sisteminde 67P gibi milyarlarca kuyrukluyıldız var. Araştırmacılar yüzlerce kuyrukluyıldızın yörüngelerini incelediler ve matematiksel hesaplamalar sonucunda gönderilecek uzay aracının yani Rosetta’nın rotasının en çok bu kuyrukluyıldızla kolayca kesiştirilebileceğini (zamanlamanın da denk gelebileceğini) tespit ettiler.
-Kuyrukluyıldıza gitmekle neyi öğrenmeye çalışıyorlar? Basın aracılığıyla halka açıklanan amaçlar, kitabi olarak tanımlanan türden: 1. Güneş sistemimizi oluşturan kimyasal kompozisyonu anlamak, 2. Canlıları oluşturan DNA ve RNA’nın yapıtaşlarının göktaşlarında bulunup bulunmadığını tespit etmek. Böylece yıllardır süregelen “Dünya’da hayatın başlangıcı” savlarından birini ispatlamak. Bu sava göre gezegenimizde hayatın başlangıcı göktaşlarının Dünya’ya çarpması ve böylece üzerlerinde taşıdıkları su ve hayatı başlatacak kimyasalları transfer etmeleriyle olmuştur.
Gelelim göktaşlarına ulaşmak istemenin ilginç ama nedense halkla pek paylaşılmayan diğer amaçlarından bazılarına: 1. Petrol gibi doğal enerji kaynaklarına alternatif olabilecek başka enerji kaynakları ve değerli, çeşitli amaçlarda kullanabileceğimiz mineraller bulmak.
Bu mineralleri mümkünse uzay yolculuklarında enerji kaynağı olarak kullanarak gönderilen her türlü uzay aracını (insanlı ya da insansız) geriye getirebilmek. 2. Başka canlı türlerinin olup olmadığını gösterebilecek hayat izleri aramak. 3. Dünya’ya yaklaşan ve çarpma ihtimali olan göktaşlarına inebilmek için teknolojimizi geliştirmek. İndikten sonra da (Armageddon filminde olduğu gibi) istenmeyen bir çarpışmayı engellemek için rotasını değiştirebilecek girişimlere alıştırmalar yapmak.
-Peki, Dünya’ya çarpma ihtimaliyle bilinen bir kuyrukluyıldız var mı gündemde? 2007 tarihinden bu yana en çok tartışılan göktaşının adı 99942 Apophis. NASA % 2.7 ihtimalle 13 Nisan 2029 yılında Dünya’ya çarpma riskini kendi internet sayfasında ilan etmiş bulunmakta.
Tarih yaklaşırken yapılabilecek daha güvenilir ölçümlerle daha kesin sonuçlara ulaşınca basın toplantısı yaparak açıklama yapılacağı söyleniyor. Şimdilik ölçümler 20 milyon tonluk bu göktaşının Dünya’ya yaklaşık 25-30 bin km mesafeden geçme ihtimali üzerinde duruyor.
Beklenen tarihe kadar ufak yörünge sapmaları ve diğer göktaşlarının ona çarpmasıyla açı değiştirebileceği gerçeği biraz korkutuyor. Dünya’mıza daha uzaktan geçmesi ne kadar mümkünse bu değişimlerle Dünya’ya çarpma olasılığının artması da bir o kadar mümkün.
Potansiyel tehlike gerçekten korkutucu. Aslında “Bir şey olmaz”, “Kimse bilemez”, “Takmayın kafanızı” tarzındaki rahatlığımızın ardında evrende olanlarla ilgili bilgimizin azlığı yatmakta. Evrende var olan her gezegen, milyonlarca göktaşıyla adeta bombalanıyor. Buna uydumuz Ay da dahil, Dünya’mız da... Etki gücü tamamen çarpacak göktaşının boyutlarıyla ilgili.
-Rosetta misyonuyla ilgili haberlerde bu olasılıklar neden hiç gündeme getirilmedi? Bu sorunun yanıtı bizler için de kocaman bir soru işaretinden ibaret. Çünkü bir bilim insanının görevi halkın dikkatini, potansiyelleri tartışarak bilime yöneltmektir.
Bilim ancak halkın ilgisi ve desteğiyle hızını artırabilir. Bu yüzden “Rosetta misyonu” gibi insanlık adına atılan çok önemli bir adım da böylesi tartışmalar olmalıydı. Ya da halk bu tür soruları bilim insanlarına yöneltmeliydi. Bilimsel devrim ne kadar büyük olursa olsun özellikle halktan gereken ilgiyi görmeden, yaratması gereken etkiyi yaratamadan sabun baloncuğu gibi yok oluverir.
Elbette “halkta gereksiz yere panik yaratmak” da doğru değildir. Lakin insanoğlunun Dünya’da var olan yaşamın, var olmanın ne kadar pamuk ipliğine bağlı olarak devam ettiğini anlaması, anladıysa da sık sık hatırlaması gerekmektedir. Ancak bu farkındalık ile bireyler yaşadığı gezegenini (yani Dünya’mızı) korumak için çaba harcamaya başlayacak, bilimin değerini anlayacak, bireysellikten çıkarak global düşünmeye yönelecektir.
-Rosetta misyonunun uzay bilimleri tarihindeki önemi nedir? Her şeyden önce bu misyonda uzay araştırmalarındaki birçok “ilk”ler bulunmakta. İlk kez bir uzay aracı (Rosetta) bir kuyrukluyıldızın yörüngesine girdi. 2004 yılında yolculuğuna başlayıp 10 yıllık bir yolculukla 6.4 milyar kilometre yol kat ederek saatte 135 bin kilometre hızdaki, 4 kilometrelik boyutlarda bir kuyrukluyıldızın yörüngesine girebilmek insanlık tarihinde asla unutulmayacak bir başarıdır
Yörüngeye ilk giriş tarihi 6 Ağustos 2014. Rosetta’nın taşıdığı Philae isimli robotun tamamen kuyrukluyıldızın yerçekimine bağlı olarak serbest düşüşle yüzeye iniş tarihi ise 12 Kasım 2014. 67P isimli kuyrukluyıldızın yerçekimi Dünya’nın yerçekiminin 200-300 bin kat daha zayıfı. Böylesi zayıf bir yerçekimine serbest iniş yapmanın zorluğu da düşünüldüğünde elde edilen başarının büyüklüğü daha kolay anlaşılıyor. Philae’nin indikten hemen sonra başarıyla Dünya’yla bağlantı kurabilmesi ise yine unutulmayacak ilklerdendir.
-Rosetta’nın ölçüleri ne kadar? Boyutları 2.8 x 2.1 x 2.0 metre. İki adet 14 metrelik güneş enerji paneli var. Yani toplam 64 metrekare gibi bir alan kaplıyor. Toplam ağırlığı ise 3 bin kg.
-Peki Philae’nin boyutları nedir? Büyüklüğü yaklaşık olarak bir bulaşık makinesi kadar. Ağırlığı ise 100 kg.
ROSETTA VE PHILAE +150 VE -150 DERECEYE DAYANIKLI -Rosetta ve Philae 10 yıllık bir yolculuk boyunca nasıl bozulmadı? Rosetta ve Philae dizayn edilirken en büyük şüphe yolculuk boyunca karşılaşılacak sıcaklık farklılıklarının tüm sistemi engelleyeceği üzerinde olduğundan, gerek Rosetta gerekse Philae, +150 derece ile -150 dereceye dayanacak şekilde dizayn edildi ve defalarca test edildi.
-10 yıllık ağır yolculuğa dayanan Philae, kuyrukluyıldıza inince neden fonksiyonunu yitirdi? Philae 67P’nin yüzeyine serbest düşüş yaparken ineceği nokta doğal olarak kontrol edilemedi. İlk kez yüzeye çarpıp zıpladıktan sonra yerçekiminin zayıflığından dolayı yüzeye inişi yaklaşık 2 saat aldı.
İkinci kez yüzeye çarptığında da yine top gibi havalandı ama bu kez yüzeye inişi 7 dakika sürdü. Maalesef Philae’nin bu şekilde zıplayarak inişi 67P’nin güneş almayan yüzeyine denk gelmesine sebep oldu. Tamamen güneş enerjisiyle işlev görecek şekilde dizayn edildiğinden 3 gün kadar Dünya’ya bilimsel veriler gönderdi ve uykuya daldı.
-Philae’nin şimdiye kadar Dünya’ya gönderdiği bilgiler arasında kayda değer bir şey var mı? Evet! İki gündür bütün ekip, uykusuz, gelen bilgilerden elde edilen inanılmaz sonuçları inceliyor. Araştırmacı Stephan Ulamec’in yaptığı açıklamalara göre kuyrukluyıldız son derece kompleks (karmaşık yapıda) organik molekül dolu. Peki bu ne demek? Basite indirgeyerek açıklamak gerekirse; bir canlıyı oluşturacak protein, şeker, yağ, DNA gibi yapıları oluşturabilecek anahtar moleküller mevcut gibi görünüyor. Ne tür moleküller olduğu yakında yapılacak bilimsel yayınlarla ilan edilecek.
ROSETTA İÇİN HARCANAN PARA 1.4 MİLYAR EURO -Philae, 67P’de organik molekül varlığını nasıl anladı? Kuyrukluyıldıza indiğinde çalıştığı 3 günlük sürede yüzeyi kazdı, içerisine toprak aldı, içindeki özel fırında “pişirerek” çıkan “gazları” analiz etti ve sonuçları Dünya’ya gönderdi.
-Peki kuyrukluyıldızda organik molekülün varlığı önemli bir şey mi? Uzay bilimlerinde şimdiye kadar meteorit ve diğer göktaşları analizlerinde de organik moleküller tespit edildi. 67P’de de benzer moleküllerin bulunması bazı hipotezleri daha da güçlendirmiştir. Bu bulgular göktaşlarıyla hayati elementlerin gezegenlere transfer edilebileceğini göstermektedir. Tabii ki bu bulgular bir kanıt değil, yıllarca süren tartışmalarda kullanılabilecek değerli bilimsel verilerdir.
-Bütün Rosetta misyonu toplam ne kadar paraya mal oldu? 1.4 milyar Euro. Philae’nin yapımı yaklaşık 220 milyon Euro’ya mal oldu. “Vah vah bu paralara neler yapılırdı” diyenler için bir karşılaştırma yapalım isterseniz. Harcanan para bir denizaltının yapımı için harcanan paranın sadece yarısı kadar. Üç adet Airbus 380 jumbo jete verilen para da aynı değerde!
Uzayda boşlukta asılı duran (bazı yorum yapanların söylediği gibi) “Allah’ın taşına” gidebilmek için bu paraya değer mi? Kişiden kişiye değişecek yanıtlar var bu soru için. Ama sanırım olaya farklı bakmanın zamanı. Bugün savaş sanayiine harcanan paraya hiç sesini çıkarmazken teknoloji üreten, Dünya’nın ve insanlığın geleceğini son derece pozitif etkileyecek, belki de milyarlarca insanın hayatını kurtarabilecek potansiyelde, büyük fedekârlıklarla devam edegelen bilime harcanan paralara katlanamayanlar var.
Ve ne ilginçtir ki bu kişiler yattığı yataktan kullandığı ilaca, kullandığı arabaya, giydiği ayakkabıya, konuştuğu telefona kadar bilimsel gelişimlerin ürünlerini kullanmaktalar farkında olmadan... Bu paralar en azından “farkındalığı” başlatmak için değer...
ROSETTA bir uzay misyonunun adı. İnanması ne kadar güç değil mi? İnsanoğlu geçen hafta bir kuyrukluyıldıza robot indirdi. Bu gurur duyulacak başarı hakkında çıkan haberler geçen hafta medyada saman alevi gibi parladı ve sönüverdi. Önemi, detayları hak ettiği kadar tartışılmadı.
“Bunca dünya problemi varken ne diye bir kuyrukluyıldıza araç gönderme ihtiyacı duyuldu?” diye soranlardan başka kimsenin sesi pek çıkmadı. Özellikle ülkemizde halk ve politikacılar arasında gözlenen yorumlar “Eller yıldızlara gidiyor, biz nelerle uğraşıyoruz” tarzında bilimle ilgisi olmayan, tipik yerinmelerin ötesine geçemedi. Devlet büyükleri insanlık adına atılan bu büyük adımla ilgili bilimi alkışlayan tek bir kelam etmedi.