Akıllara durgunluk veren proje Analemma
New York merkezli bir mimarlık ofisi ise gökdelenleri gökten aşağıya uzanan bina formatına dönüştürmek için proje hazırladı.
New York merkezli bir mimarlık ofisi ise gökdelenleri gökten aşağıya uzanan bina formatına dönüştürmek için proje hazırladı.
Uzay teknolojisinin gelişmesiyle birlikte hazırlanan projedeki binanın temeli için Dünya yörüngesine yerleştirilecek büyük bir asteroid kullanılması planlanıyor.
Yüksek dayanıklılığa sahip onbinlerce mil uzunluğunda kablolarla asteoride bağlanacak olan yapı, yörüngesel destek sistemi (UOSS) adı verilen bir yaklaşımdan feyz alıyor.
Haliyle binanın uzunluğu 20 kilometreyi de aşacak. Dünya'nın en uzun binasının Dubai'deki 830 metrelik Burj Khalifa olduğunu düşünülürse çılgınlığın boyutu daha da net anlaşılabilir.
Dünya ile aynı hızda dönmesi planlanan sistem sayesinde, yapı günde birkaç kez Dünya üzerini turlayan uzay istasyonlarına göre daha az bir alan içinde dönebilecek.
Analemma yani Günsekizi adı verilen projede buna rağmen aynı günü farklı ülkelerin semalarında geçirmek mümkün.
Amerika'da güne başlayıp Çin'de uykuya dalınabilir.
Yerden kilometrelerce yüksekte olunması nedeniyle gün ışığından 45 dakika fazla faydalanmak da mümkün. Öte yandan, fikir heyecan verici olsa da hava dolaşımı, ısınma ve inşaattaki mühendislik sorunları henüz büyük engel.
Analemma firmanın ilk çılgın projesi de değil.
Bulut Şehri projesi de delilik sınırlarında dolaşıyordu.
Zarar görmüş metruk binaların üzerine tutturulacak şişirebilir sert maddeden balonlar kullanılması tahmin etmişti.
Yerine göre tahta ve metal bağlantı noktaları da olacaktı.
Bulut Atlatan adını verdikleri yine gökyüzünde yaşam projeleriyle de sınırları zorlamışlardı.
Kablo bağlantıları ve geniş kanatlarla mobil olacak zeminin üzerinde ortamın kendine yetebilmesi için doğadan faydalanılacaktı.
Elektrik üreten rüzgar türbinleri, güneş panelleri, yağmur suyunu yönlendirip depolayabilecek kanallardan oluşan bir yapı ve atıkları enerjiye dönüştürecek teknolojiden faydalanılması düşünülüyordu.
Daha önce de Mars'ta buzdan bir ev projelendirmişlerdi.
Şişirilebilir bir zemin üzerinde, radyasyon kalkanlı dağıtılabilir bir yaşam alanı projesiydi.
Mars'ın yüzeyinde doğal olarak çıkarılan 5 milyon kilometreküp suyun kullanılması esas alınıyordu.
Tarihin modern anlamdaki ilk çelik konstrüksiyon gökdeleni 1855 yılında Şikago'da yapılmıştı.
Aradan geçen 150 yılı aşkın sürede gökdelenler artık şehirlerin olağan mimari unsurlarından oldu.