Dynabook nasıl pazarın hakimi haline geldi?
Toshiba’dan ayrıldıktan sonra oldukça dinamik ve değişken bir ortamda sağlam bir temel oluşturmaya çalıştık ve bu konuda çok önemli ilerlemeler kaydeden bir serüven.
Sözcü: Ronald Ravel, Dynabook Türkiye İş Birimi Direktörü
1. Dynabook, Sharp'ın tamamına sahip olduğu bir yan kuruluş haline geleli iki yıldan fazla oldu. Bu süreçteki yolculuğun detaylarından bahseder misiniz?
Toshiba’dan ayrıldıktan sonra oldukça dinamik ve değişken bir ortamda sağlam bir temel oluşturmaya çalıştık ve bu konuda çok önemli ilerlemeler kaydettik. Geçtiğimiz birkaç yılda Sharp'ın desteği ve yatırımıyla büyümemizi destekleyen büyük işler yaptık. Başta hacim, ürün yelpazesi ve coğrafya olmak üzere çeşitli alanlarda belirgin bir artış sağladık.
Portföyümüzü kapsamlı bir şekilde geliştirirken, Toshiba PC işinde ağırlıklı olarak Ultrabook cihazların yanı sıra orta ve üst düzey ürün segmentlerine odaklandık. Dynabook markasını güçlendirirken pazara daha fazla giriş seviyesi ürün sunduk. Bu, okullar ve KOBİ'lerle iş yapan partnerleri tekrar kazanmamızı sağladı. Dizüstü bilgisayarlar mirasımızın ve gelecek stratejilerimizin ayrılmaz bir parçası olmaya devam ederken artık pazarın farklı alanlarında beklentileri karşılamak üzere onların haricinde de çözümler sunuyoruz.
Bunların yanında coğrafi açıdan da önemli adımlar attık. Türkiye'de faaliyetlerimize başladık, Orta Doğu ve Afrika'ya yatırım yaptık, Doğu Avrupa'da ekibimizi güçlendirdik. Sharp, bizi başarılı bir satın alma adımı olarak görüyor, bu nedenle her iki tarafın da bundan karşılıklı olarak faydalandığına inanıyoruz.
2. Şirketinizin pandemi sürecinde karşılaştığı en büyük zorluklar nelerdi? Bu zorlukların nasıl üstesinden geldiniz? Şirketlere bu gibi sorunların üstesinden gelmek için önerileriniz neler?
Karşılaştığımız en önemli zorluk yalnızca dijital anlamda değil, aynı zamanda insani düzeyde de iletişim eksikliği oldu. Şirketimiz, müşterilerimiz, iş ağı ortaklarımız ve çalışanlarımız arasındaki iletişim bizim için büyük önem taşıyor ve yaptığımız işin merkezinde yer alıyor. Pandeminin başlamasıyla birlikte yüz yüze iletişimin yokluğunda ilişkilerimizin çok daha güçlü olması gerektiğini gördük.
Bu doğrultuda insan odaklı bir organizasyona dönüştük ve daha da büyüdük. Benim şirketlere önerim işlerini dinamik tutmaları. Bu, Dynabook olarak bizim değişen koşullara uygun ve hızlı bir şekilde uyum sağlamamıza olanak tanıdı. En çok ihtiyaç duyulduğu anda iş ortaklarımıza gerçek anlamda odaklanmamızı sağladı. Satışlarımızın artmasında büyük rol oynayan iş ortaklarımıza değer veriyor ve saygı duyuyoruz. Diğer taraftan birçok yeni işe alım yaparken mevcut yetenek havuzumuza yatırım yapmaya devam ettik. Böylece marka mirasımızı korurken aramıza katılan yeni yeteneklerle de geliştik. Pandemi sürecinde görünürlüğümüzü korumak için sosyal medya ve sanal etkinlikler aracılığıyla iletişimizi devam ettirdik.
Markamız bir isimden çok fazlası, yani aslında kim olduğumuzun somutlaşmış hali. Müşterilerimiz Dynabook ismini duyduklarında, bu ismin merkezinde insanın yer aldığını bilmeliydi, bunun için de markamıza insani anlamda değer katmamız gerekiyordu.
3. Önümüzdeki 5-10 yıl içinde Dynabook'u hangi noktada görüyorsunuz?
Önümüzdeki dönemde de inovasyona ve marka bilinirliğine odaklanamaya devam edeceğiz. İnovasyon tüm sektörlerde hayati önem taşıyor ancak bizim faaliyet gösterdiğimiz sektörde en önemli önceliklerden biri. dynaEdge, inovasyon yeteneğimizin en iyi ve en başarılı örneği olarak öne çıkıyor. Uç bilişim pazarı, COVID ve 5G gibi faktörlerin de etkisiyle geçtiğimiz yıl büyük ölçüde hızlandı. Yaptığımız bir araştırma, kuruluşların yüzde 63'ünün önümüzdeki üç yıl içinde akıllı gözlükler kullanmayı planladığını ortaya koydu. Bu doğrultuda talebi belirledik ve sonuç olarak bir ürün geliştirdik. Bizim için ürün geliştirmenin geleceği tamamen talebe yanıt vermekle ilgili olacak. Gerçek bir ihtiyaç yoksa veya fayda sağlamıyorsa bir işletme olarak bu ürünleri satmakta büyük zorluklar yaşanacak.
Diğer yandan, Japonya'da doğan bir şirket olduğumuz için Avrupa'daki bilinirliğimizi daha da artırmak istiyoruz. Şimdiye kadar mükemmel bir ilerleme kaydetmiş olsak da, markaya olan güveni artırmaya devam etmeliyiz. Son iki yılda markamız üzerinde ayrıntılı çalışmalar yaptık ve markamızı geliştirme açısından %100 iş ağına bağlı kalmanın, insanları yaptığımız işin merkezine koymanın, sürekli olarak kaliteli yeni teknolojiler geliştirmenin ve tasarımdan ve müşteri desteğine kadar süreçlerimizi optimize etmenin büyük fayda sağladığını gördük.
4. Sektörünüz son zamanlarda nasıl değişti ve gelişti? Bu değişimi hangi faktörler sağladı?
Sektörde yaşanan değişiklikler giderek daha karmaşık ve çok yönlü hale geliyor. Durumu basitleştirmek için büyümeyi "nasıl satıyoruz" ve "ne satıyoruz" olmak üzere iki temele oturtarak tanımlıyoruz. Kendimizi %100 iş ağına adadığımız için satış şeklimizdeki değişiklikler iş ağının yeni normale uyum sağlamasından doğrudan etkileniyor. İş ağının yalnızca ürün hareketleri olduğuna dair bir yanlış anlaşılma var. Bu birkaç yıl önce doğru olabilirdi, ancak durum artık böyle değil. Şirketleri tekliflerinin değerini yeniden düşünmeye zorlayan "as-a-service" (hizmet olarak) modelindeki yükseliş de iş ağını etkiledi.
Satışlarımız açısından en çok odaklandığımız konular, gelişen BT ortamı ve son kullanıcı ihtiyaçlarını karşılamak. Geçtiğimiz 2 yıl, çalışanların neredeyse bir gecede evden çalışma modeline ve ardından günümüzde oldukça yaygın olan hibrit çalışma modeline geçişliyle birlikte bizim hibrit geçiş adını verdiğimiz durumu hızlandırdı. Bu gelişmenin ışığında küçükten büyüğe tüm işletmelere güçlü, bağlantılı ve güvenli cihazlar sunabilmek için dizüstü bilgisayar portföyümüzü geliştirmekle kalmadık, aynı zamanda çalışanların bu yeni sistemde rahatça ve kesintisiz bir şekilde çalışabilmelerini sağlamak adına aksesuar yelpazemizi de genişlettik. Sonrasında dizüstü bilgisayarların da ötesine geçerek AR100 yardımlı gerçeklik gözlüklerinin eşlik ettiği dynaEdge DE200 aracılığıyla işletmelerin 5G ve uç bilişimin getirdiği avantajlardan daha iyi faydalanabilmelerini sağladık.
5. Hibrit çalışma modelinin ağırlıklı olduğu gelecekte hangi yeni teknolojilerin ortaya çıkmasını bekliyorsunuz?
Hibrit çalışma modeli, şirketleri üretkenliğe her zamankinden daha fazla önem verir hale getirdi. Bu, önümüzdeki yıllarda teknolojik gelişmelere ve yatırımlara yön verecek. Buna paralel olarak bilgi işlem altyapısına, eğitim süresini azaltacak otomasyon araçlarına ve giyilebilir cihazlara verilen önem de artıyor. Edge AI, birçok işletmenin yapay zeka kullanımını ölçeklendirmedikleri takdirde faaliyetlerine son vermeleri gerekeceğine inanmaları nedeniyle bir başka önemli konu. Yöneticilerin büyük bölümü bir süredir Artırılmış/Destekli Gerçeklik ve Yapay Zeka çözümleri konusunda oldukça hevesliydi, ancak pandemi bu teknolojileri "olmazsa olmaz" hale getirdi. Bu teknolojilerin tümü, bir şekilde çıktıyı en üst düzeye çıkarıyor. Hiper üretkenlik çağına yaklaşırken bu teknolojileri esasen işletmeler için çekici kılan da işte bu.
Ayrıca uzaktan çalışmayı mümkün hale getiren dizüstü bilgisayarlar bu sürecin ayrılmaz bir parçası. Araştırmamıza göre Avrupalı BT karar vericilerinin neredeyse dörtte üçü (%74), dizüstü bilgisayarlarla ilgili satın alma kararlarının artık pandemi öncesine göre çok daha önemli olduğunu düşünüyor. Dizüstü bilgisayar filosunda güvenlik özellikleri, bağlantı seçenekleri, performans, iş birliği, dayanıklılık, verimli bir "her yerden çalışma kültürünün" güçlendirilmesi temel unsurlar olarak kabul ediliyor.
6. Önümüzdeki dönemde Dynabook'u neler bekliyor?
Değişken bir sektörde faaliyet gösterdiğimiz için 5-10 yıllık bir gelecek hakkında konuşmak çok kolay değil. Örneğin pandemi, belirli teknolojilerde gelişimi hızlandırırken bazılarının önceliğini azalttı. Bu nedenle gelecek bizim açımızdan inovasyonlara devam etmek, talepleri yanıtlamak ve işimizin hiç durmadan devamını sağlamak anlamına geliyor.
Geçtiğimiz birkaç yıl boyunca karşılaştığımız en önemli zorluk, Dynabook'un ne olduğunu ve nasıl ilerlememiz gerektiğini tanımlamak oldu. Artık güçlü temellere sahibiz ve geleceği bu temeller üzerine inşa edeceğiz. Yaptığımız işi sürdüreceğiz ve daha iyisini yapacağız.
1985'ten bu yana, endüstri standardı dizüstü bilgisayarı geliştirdiğimizden beri, sektörde ilkleri gerçekleştirme geleneğine sahibiz ve çözüm yelpazemizle de yine bu yenilik trendini sürdürmek istiyoruz. Müşterilerimizin gelişen ve değişen ihtiyaçlarını karşılamak için mevcut ürünlerimizi iyileştirmenin yanı sıra yeni ürünleri piyasaya sürmeye devam edeceğiz.
7. Türkiye'de döviz kurundaki artışın teknoloji sektörüne etkisi ne olacak? Bu konu üzerinde bir çalışmanız var mı? Bu artışın ürün fiyatlarına ne zaman yansıyacağını düşünüyorsunuz?
Şu bir gerçek ki son dönemde hemen her pazarda çeşitli zorluklar yaşandı. 2021 yılının en önemli gündemleri enflasyon, artan malzeme maliyetleri ve envanter sorunları oldu. 2021’in ekonomik yansımalarının 2022 yılına da izler bıraktı. Bu noktada, bir fiyat artışı olmayacağını söylemek pek gerçekçi olmaz. Ancak, bizim Dynabook olarak müşterilerimize ve nihai tüketicilere ek maliyetler getirmemek için önemli bir ayrışma noktamız var: Tüm ürünlerimiz kendi fabrikalarımızda tasarlanıp, üretiliyor ve daha da önemlisi, diğer üreticilerin aksine, kendi BIOS'umuzu oluşturuyoruz. Yani bilgisayarın donanımsal parçaları ile yazılım arasında köprü görevini gören ve hayati bir önemi olan kalıcı yazılımı tamamen bünyemizde yürütüyoruz ki bu bize hem maliyet hem de kritik kalite kontrolü imkânı sunuyor. Piyasaların durumunu değerlendirdiğimizde görüyoruz ki, analitik uzun vadeli stratejilerle ilerleme kaydetmek ve fevri hareket etmemek çok önemli. Türkiye’de son derece güçlü bir ortakla yol alıyor ve pazarın yüksek potansiyeline inanıyoruz.