The Crew 2 İnceleme!

Ubisoft'un yeni yarış oyunu The Crew 2'ye derinlemesine göz atıyoruz. Peki oyunu nasıl bulduk? Bu sefer yapabilmiş mi Ubisoft?

Genel olarak Ubisoft denildiği zaman insanların aklına çok farklı şeyler gelebiliyor. Kimileri için bir Ubibugs'dır kimileri için de bir Ubidown'dır. Genel olarak baktığımız zaman Fransız oyun firmasının pek halk tarafından sevildiği söylenemez. Ancak her sene muhtemelen bir yada iki oyununu oynarız. Peki neden? Çünkü Ubisoft, mali yılı içerisinde diğer firmalara nazaran eli daha bol yapımcılardan bir tanesi.

The Crew 2 İnceleme!

İster sevin ister sevmeyin ama şununda hakkını vermek gerekir, adamlar çok iyi reklam pazarlaması yapabiliyor. Evet belki oyunları reklamda gözüktüğünden çok daha farklı bir çizgi içerisinde karşımıza çıkıyor olabilir ancak adamlar aldırıyor. Gerçekten aldırıyor.

Gelelim Ubisoft'un akıbetine. Ubisoft biraz zeki bir firma. Genel olarak çevremde bulunan oyuncular firmaya karşı biraz sert takılsada nedense ben o tarzda bir yaklaşım gösteremiyorum. Her ne kadar hatalarla dolu oyunlar karşımıza sunuyor olsada, adamlar özgün üretiyor. Evet özgün. Ubisoft'un en sevdiğim özelliği, özgün çalışmalar ortaya koyuyor oluşları. 

Umutlar ülkesi: Ubisoft

Bir diğer dikkat ettiğim noktaya gelecek olursak; her zaman ilk aşamada sınıfta kalan yapımlarını ikinci seride toparlama gibi bir özellikleri mevcut. Buna en büyük örnek Watch Dogs serisi. İlk oyun için ne kadar reklam çalışmaları yapıldığını biliyorsunuz. Peki ya oyun çıktıktan sonra ne oldu? Elimizde çatallarla karpuz beklerken karşımıza adeta bir patlıcan çıkıverdi. Yıllar sonra Watch Dogs 2'nin tanıtılması ile işler biraz değişti.

Ubisoft artık insanları coşturmak yerine tanıtımda ne ise onu gösterip oyunculara sunuyor. Bu konuda firma anlaşılan işleri biraz raya sokma sürecine girmeye başlamış. Eh sen ne kadar çok düşman toplarsan, gelirler de ona paralel bir şekilde ilerler. Aynı şekilde Assassin's Creed serileri. Origins'in çıkışı ile işleri toparlayan Ubisoft, artık oyuncuları dinleyen ve ona göre hareket eden bir firma. Origins ile başlayan başarı, yeni geleck olan Assassin's Creed oyunu ile de devam edecektir muhakkak. Gel gelelim The Crew 2'ye. 

The Crew 2 nasıl olmuş?

Ubisoft ilk olarak The Crew 2'yi duyurduğunda pek bir ümidim yoktu açıkçası. İlk oyunu her ne kadar arkadaşlar ile oynandığında eğlenceli olsada, içeriğe baktığımız zaman bizleri saman gibi bir oyun karşılıyordu maalesef. Hikayesinin tek düze olması, gerek araç çeşitliliğinin oldukça sığ olması gibi birçok neden sıralanabilir bu listenin içerisine. Araçların teknik açıdan çıkardığı ses kalitelerine bile değinmek istemiyorum. Şehir hayatı? Hangi şehir hayatı? Öyle bir şey oyunda var mıydı gerçekten? Ben hatırlamıyorum. 

Daha önce de belirttiğim gibi, Ubisoft her zaman ikinci atışında tam 12'den vurmasını biliyor. The Crew 2'ye ilk giriş sağladığımda dikkatimi çeken şey grafikleri oldu. Ben mi yanlış görüyordum yoksa gerçekten bu grafikler tam olarak istediğimiz gibi mi duruyordu? Evet, izlediğiniz videolarda ne ise aynı o şekilde oyuna entegre edilmiş sevgili Teknolojioku takipçileri. 

Fazlasıyla temiz bir görüntü ve oyuncuyu rahatsız etmeyen bir parlaklık mevcut. İlk oyunda dayatılan o parlaklık efektlerinden uzak bir oyun var karşımızda bu sefer. Özellikle geceleri oyunda yarışı bırakıp kısa bir şehir turu atası gelmiyor değil insanın. O kadar net ve o kadar keskin. Peki çevre ile etkileşim nasıl? Çevre ile etkileşim aslına bakarsanız ilk oyuna nazaran pek bir farklılık sunmuyor oyunculara. Araçlar hasar görmüyor kesinlikle. (Bir iki çizik oluşabiliyor ardından yok oluyor.)

Çevrede bulunan araçlar kutu misali oradan oraya savruluyor desek yanlış olmaz sanırım. Kısacası sanki Ubisoft oyuncuya ''Arabanı düzgün kullan, sen de mutlu ol biz de mutlu olalım'' dercesine şu eksikliği hala giderebilmiş değil. Kaplamalar her ne kadar ilk oyuna nazaran daha kaliteli dursada hasar görmemeleri insanın canını sıkabiliyor maalesef. Özellikle kokpit görünümü ilk oyuna kıyasla çok daha detaylı ve net gözüküyor. Bu konuda Ubisoft'u tebrik etmek gerekir. 

Los Angeles'ın yolları taştan!

Çok boş bir hissiyat veren şehirler, oyuncuyu şehir dışında oynamaya itiyordu hatırlarsanız ilk oyunda. İkinci oyunda ise bu durum kayda değer şekilde düzeltilmiş. Artık şehir içerisinde insanların yürüdüğünü görebiliyorsunuz. Çok daha fazla detayla süslenen şehir, diğer açık dünya oyunları kadar olmasada bir yarış oyununa göre oldukça dolu ve göze hoş hitap ediyor. Buna ek olarak şehirlerde bulunan aktiviteler de sizleri oyalayacak şekilde konumlandırılmış. 

Gelelim araç seslerine. Bu konuda büyük geliştirmelerin mevcut olduğunu ilk olarak belirtmek isterim. İlk oyunda kulak tırmalayan motor sesleri, ikinci oyunda yerini kulaklarınızın pasını silecek motor homurtularına bırakmış durumda. Araçların tekerlerinden gelen sürtünme sesleri, çevre sesleri de bütünü tamamlamış ve ilk oyunun eksiklerinin kapatıldığını kanıtlamış durumda adeta.

Şuan burada sadece arabalardan bahsediyor gibi durabilirim ancak The Crew 2, artık sadece bir araba yarışı da değil, daha fazlası. İçerisinde motor, uçak, otomobil ve tekne gibi birbirinden farklı araçları kullanabildiğiniz bir karma oyunu diyebiliriz The Crew 2'ye.

Miami sahilinde güneşlenen bir Ferrari misali!

Toplamda hava, kara ve deniz olmak üzere bölümler üç kategoriye ayrılmış. Dilediğiniz zaman dilediğiniz kategoride yarışlara girerek kendinize hayran edinebiliyor ve ününüze ün katabiliyorsunuz. Hikaye tamamıyla hayran kasmaktan ibaret. Topladığınız bu hayran kitlesi ile beraber o kategorinin liderlerlerine meydan okuyor ve şampiyon olmaya çalışıyorsunuz.

Bana biraz GRID esintileri varmış gibi gelmedi değil. Gerçi GRID'in o yapısını oldukça beğenmiş ve sürekli kasmak için yarışlar yapıyordum. Aynı durum The Crew 2 içinde geçerli. Vah halime diyorum. Oyunu PlayStation 4 üzerinden oynamış ve sömürmüş biri olarak rahatlıkla dile getirebilirim ki hala oynayama devam ediyorum arkadaşlarımla beraber. Kim Amerika'yı baştan sona sevdiği bir araç ile turlamak istemez ki? 

Herhangi bir türdeki araçtan diğer türe geçiş yaparkenki akıcılık da gayet iyi kotarılmış ve bir olmamışlık hissi uyandırmıyor. Tek bir tuş sayesinde otomobilden uçağa uçağınızdan tekneye dönüştürebiliyorsunuz elinizin altındaki araçları. 

Yarış çeşitliliği de oyunda oldukça bol. Motor yarışlarından Formula 1 yarışlarına kadar birçok seçenek sizleri bekliyor olacak. Böylelikle tek tip yarışlarla zamanınızı harcamış olmuyorsunuz. Bu kategoriler içerisinde kullanabileceğiniz araç çeşitliliğinden bahsetmiyorum bile.

Satın aldığınız araçları dilediğiniz gibi kişiselleştirmekte cabası. Oyunda helikopter bile var! Kısacası Amerika ayaklarınızın altında. Ubisoft, ilk oyunda yapmış olduğu hatalardan ders çıkarmışa benziyor. Eh bize de tebrik etmek düşüyor o halde.

Havayı kokla evlat!

Genel olarak toparlayacak olursak: The Crew 2, beklentilerimi rahatlıkla karşıladığını söyleyebilirim. Sürüş dinamikleri, grafikler, müzikler ve ses kalitesi, araç çeşitliliği gibi detaylar bu sefer Ubisoft'un gözünden kaçmamış. Artık darısı yeni gelecek Ubisoft oyunlarına diyelim. Ufukta bir yerlerde Watch Dogs 3 esintileri var gibi ama hayırlısı. Ubisoft bu işi kotarır arkadaş!

Hitman'in üçüncü bölümü Marakeş artık ücretsiz!
Battlefield V'in açık betası ne zaman düzenlenecek?
Nintendo Switch kullanıcılarına müjde, iki yeni oyun daha geliyor
Sonraki Haber