Monster Hunter Rise inceleme

Japon dünyasından çıkan, Japon kafası mekanikleri ve konusu ile dikkat çeken Monster Hunter serisi tüm dünyaya yayılmaya devam ediyor. Monster World’den sonra bir sessizliğe bürünen seri, bu sessizliğini Monster Hunter Rise ile bozuyor. Nintendo Switch için özel olarak geliştirilen oyun, grafikleri ve açık dünyası ile konsolun sınırlarını zorluyor. Peki, Monster Hunter Rise oyunculara neler vadediyor? Neyi güzel yapıyor hangi konularda eksikleri var?

Monster Hunter Rise incelemesi

Capcom’un elinden çıkan Monster Hunter Rise, sizi fantastik bir evrene dahil ediyor. Oyuna karakter yaratma ekranı ile başlıyorsunuz. Fallout ayarında bir karakter yaratma opsiyonu sunan oyun, daha sonra yol arkadaşlarınız için de kişiselleştirme yapmanızı istiyor. Oyunda kedi ve köpek görünümlü iki adet yol arkadaşınız var. Bunlar özellikle oyunun ilerleyen bölümlerinde sizin eliniz ayağınız oluyor diyebiliriz.

Her oyunda olduğu gibi Monster Hunter Rise’da da sizi bir öğretici karşılıyor. Bu öğretici bölümü diğer oyunlara nazaran çok uzun sürüyor. Çünkü oyunda kullanabileceğiniz çok fazla opsiyon var. Bunları size tek tek öğretiyor. Bunlar seriye yabancı olan biri için oldukça öğretici olsa da, seriyi bilenler için biraz can sıkabiliyor. Aynı Pokemon kafası diyebiliriz.

Seriye yeniyseniz oyundaki öğreticileri atlamamınızı tavsiye ediyoruz. Çünkü bu bölümde skillerinizi ve topladığınız itemlerin ne işe yaradıkları tek tek anlatılıyor.

Monster Hunter Rise, Kamura adlı bir köydeki karakterimizin başından geçenleri konu alıyor. Köyün başına gelen ve en son elli yıl önce olan Rampage felaketinin geri geldiği ve bunun sizin durdurabileceğiniz söyleniyor. Siz de bu doğrultuda kendinizi geliştirmeye başlıyorsunuz. NPC’ler sağolsun sizleri yönlendiriyor. Şuraya git bunu al bu zırhını geliştir şeklindeki nasihatları dinledikten sonra karekterinizin neler yapabileceğini anlıyorsunuz.

Oyundaki Rampage felaketinin geri gelmesi ile başlayan maceramız size kademe kademe sunuluyor. Yani bu noktada komple bir açık dünyadan bahsedemeyiz. Ancak gittiğiniz görevlerdeki dünya gayet sizi tatmin ediyor diyebiliriz.

MH: Rise’da her şeyi öğrendik dediğiniz anda oyunun kapak boss’u olan Magnamelo ile kapışıyorsunuz. Spoiler olmaması için bu kapışmaya fazla değinmiyoruz. Ancak bu savaşın gizemini oyununu sonuna kadar koruduğunu belirtelim.

Oyunda kendinizi geliştirmek için haritanın bir başından bir ucuna koşturuyorsunuz. Bu süreçte hem size dostlarınız eşlik ediyor hem de Wirebug adı verilen bir kanca ile oradan oraya sıçrayabiliyorsunuz. Skillerinizi geliştirdikçe kancanın havada kullanma sayısının arttığını belirtelim. Bir süreden sonra oradan oraya bir keklik gibi sekebiliyorsunuz.

Oyunda kullanabileceğiniz silah çeşitliliği bir hayli fazla. Her aim almakta zorlanıyorsanız bir süre ok ve yay kombini ile gidebilirsiniz. Ancak bir süreden sonra karşınıza çıkan yaratıklar bunlardan etkilenmediği için silah kalkan ikilisine dönmeniz gerekebilir.

Oyunun şikayetçi olduğum noktası ise oldukça fazla karışık olması. Skilleri oyuna yedirebilmek için Capcom çok çalışmış. Ancak bu noktada bir kafa karışıklığı yaratılmış. Ancak oyunu 1-2 saat oynadıktan sonra neyi nereye atayacağınıza kolayca karar verebiliyorsunuz. Oyuna ara verip araya başka oyun sıkıştırıp geri döneyim dediğinizde ise tekrardan bu sisteme alışmakta bocalayabiliyorsunuz.

Oyunun grafiklerine gelecek olursak, Nintendo Switch’in sınırlarını zorladığını söyleyebiliriz. Oldukça sağlam combolara sahip olan oyun oldukça akıcı bir deneyim sunuyor. El modunda oynarken ilk başta ölçeklendirmeler küçük gelebiliyor. Ama buna da alışıyorsunuz. Size tavsiyemiz oyunu Dock modunda TV’de oynamanız yönünde olacak.

Son olarak oyun için tavsiye verelim. Oyunda ilk başta ilerlemek yerine öğreticileri düzgün bir şekilde okuyun. Sonrasında ise direkt olarak zırhınızı geliştirmek için gerekli olan materyalleri toplayın. Daha sonra silahlarınızı güçlendirin. Aksi durumda ilerleyen bölümlerde canavarlara kolayca yem olabilirsiniz.